5 Ocak 2014 Pazar

Gizmo'nun Hamilelik Günlüğü 35. 36. ve 37. Haftalar


Merhabalar... Evet hala doğurmadım J

35. ve 36. Haftayı yazdım ama bir türlü yayınlayamadan 37. Haftamı bile geçirdim. Bu üç haftayı yazacağım ammaaa bu iki hafta oldukça yoğun ve koşturmalı geçti diyebilirim. Önce 35. Haftam bitmek üzereyken yaptığımız Gizmo'nun Karnı Burnunda Partisinden biraz bahsedeyim. Çok güzel geçti ;) arkadaşlarımın yarısından çoğu gelememiş olsa bile yine de gayet kalabalık, gayet bana ve bizim cüce'ye özel bir gündü.

Pazar sabahı Anneannem, Annem ve saz arkadaşlarının torbalar dolusu kendi yaptıkları yiyeceklerle gelmeleriyle başlamıştı bile parti, kız arkadaşlarımda saolsun şahane şeyler yapmışlar. Evde bir kaç kişi daha toplanıp parti mekanına doğru arabayla yola çıktık. Bizim Cüce'nin amcaları Burak ve Buğra zaten herşeyi hazır etmişlerdi, bizde yiyecekleri masalara yerleştirmeye başladık. Bol bereketli masayı kurmamızla birlikte diğer misafirler de geldiler. Cücenin babaannesi, halası, büyük teyzesi ve genç teyzeleri... Günün en eğlenceli tarafı tabiki Baby Shower oyunlarıydı. Kurdeleyle karnımı ölçme oyunu, Karnı Burnunda Seçme Sınavı başlığı altında benim hakkımda, - ve artık bizim cücenin adını söyleyeyim- "Erin" hakkında ve genel kültür dalında hazırlanan kazık sorular baya zorlayıcı oldu :) cevaplar komikti, benim hamileliğim hakkında kimlerin neler bildiğini ya da ne kadar ilgilendiğini görmüş olduk. En son oynadığımız oyun en eğlencelisiydi, Gözde, renkli dikdötgen kağıtlar hazırlamıştı, herkese dağıttık ve Erin isminden akrostiş şiir yazmalarını istedik ama her harf için bir kişi yazdı çünkü kağıtları sırayla döndürdük, yaratıcı ve komik şeyler çıktı :) bir de balon patlatma oyunu oynayacaktık ama aramızda bir bebek olduğu ve o kalabalıkta fosur fosur uyuduğu fakat balon sesinden korkabileceği için oynayamadık :) oyun kazananlara da minik hediyelerim vardı. Onları da sahiplerine verdik.



                                    bu fotoğrafta herkes test çözüyor kafasını kaldırmadan :)

                                        sağ üstteki hangover fotoğraflarına benzer fotoğraftakiler                                                                       cücenin babası ve amcaları



Oyunlardan sonra kocacığımın Arı konseptine uygun olarak yaptırdığı efsane pastayı kesme sırası geldi, hepimiz bayılarak yedik denizbutikpasta'ya burdan tekrar teşekkürler. Finali her zaman ennnnnn sevdiğim şey olan gelen hediyeleri açmakla bitirdik. Herkes çok güzel şeyler almıştı, ne alacaklarını bilemeyen ya da neye ihtiyacım olduğunu merak edenler için Joker Baby Mağazası'ndan Baby Shower hediye listesi hazırlamıştım zaten, o listeye göre de alanlar olmuştu. Hediyeye gerek yoktu tabiki ama eli boş gelmez bizim Türk insanı ;) bizimde herkes için yaptığımız minik hediyelerimiz vardı süslü badem şekerli bebekli çubuklar, üzerinde göbeğim ve bana benzeyen hamile karikatürü olan kitap ayracı gibi gibi..., misafirler giderken onları da dağıttık. Gelenlere yüreğiyle her halukarda orada oldukları için,herşeye koşturdukları, beni, bizi yalnız bırakmadıkları için tekrar teşekkür ediyorum.
Bizim minik noktanın adını yazsam mı yazmasam mı diye düşündüm bu blogu okuyup çocuğunun adını Erin koyan çok olmasın diye :P şuan ismimiz çoğu kimselerce ilk defa duyuluyor. "Erin" aslında İskoç kökenli yabancı bir isim ve anlamı barış demek. Ama türkçede de anlamı var üremek, çoğalmak anlamında kullanılıyor. Biz "barış" anlamına göre koyduk, sevgili kocacığım bana bu ismi önerdiği andan itibaren aklımda hep bu isimle minik erkek çocuğu hayalleri oluştu, çok ısındım ilk baştan beri ve hiç tereddüt etmeden birlikte beğendik biz bu ismi. Umarım isminin anlamı gibi barışçıl bi çocuk olur.
Karnı burnumda partimden sonra bir güzel hasta oldum :( sonbahar ve kış boyunca millet hastalıktan kırılırken hasta olmıcam ben işte, bağışıklık sistemim kuvvetli diye diye hiç hasta olmadım çok kalabalık içine de çıkmamıştım ama partiden bir gün sonra sonra galiba birilerinden kaptım -ki hasta insan hamilenin geçtiği yoldan bilem geçmemeli- grip'e yakalandım. Çok fenaymış yahu, hem hamilesin hem grip :S ne doğru düzgün uzanabiliyosun ne ilaç içebiliyosun zaten en kötüsü de ilaç içememek..Allah'tan benim grip çok uzun sürmedi, vitaminler, tavuk suyuna çorba, bal, ıhlamur, kırmızı meyve çayları takviyesiyle çabuk atlattım, sevgili kocacım sağolsun... Ama burun tıkanıklığım hala üst seviyede devam etmekte gripten daha çok burun tıkanıklığı mahvetti beni, ağzım, burnum, dilim, damağım kurumuş şekilde burnumdan nefes alamayarak uyanmayı hiç unutmıcam doğurduktan sonra...

36+3 haftamda doktor randevumuz vardı ve ben yine çok heyecanlıydım. Doktor randevusu bir gece öncesi heyecandan iyice uyuyamaz oluyorum. Çatı!! kontrolü yapabilirdi doktorum bir de onun için biraz stresliydim de.. Aslında stres yapıcak bir durum yok ama stresi yaratan herşeyi rahatça konuşamadığımız doktorlar. Süreci hep onlar yönetmek istiyorlar bende aklımdaki soruların cevaplarıyla aklımda cebelleşirken -doktora göre- daha zamanı gelmediği için kafamdakileri söyleyemediğimden dolayı her gittiğimizde sakil sakil çıkıyorum doktorun yanından. Hala normal doğum isteğimi doktora söyleyememekteki rahatsızlığımla başbaşa gittik randevumuza belki bu sefer konuşuruz ümidiyle... Önce 35. Haftadaki yalancı doğum sancılarından bahsettim, gayet doğal karşıladı ona ulaşamadığım herhangi bir durumda hastaneye gelmemizi hastanedekilerin bir şekilde ona ulaşabileceğini ve onun da böylece zamanında hastanede olabileceğini söyledi, yani sabaha karşı aradığım zaman kendi doktoruma telefonla ulaşamayabilirim. Allah'tan hastane çok yakın ve bir tek hastaneye güvenmek kalıyor bize bu durumda... Çatı kontrolü bir sonraki hafta Pazartesi gününe kaldı bu arada...(doktorum hakkında daha önce böyle yazmışken, aynı hastanede ileriki haftada katıldığımız -Bebeğim Olacak Semineri- sayesinde doktorumu daha iyi anladım diyebilirim. Doktor güvenmediği bir durumda sezaryene alıyor ama asla normal doğumdan kaçmıyor. Herşey garanti olsun, herşey yolunda gitsin isteyen bir doktor kendisi ve risk almak istemeyen. Gebelik takiplerinin başlangıcında sevimsiz bir doktor profili çizmişti bizim gözümüzde fakat herşey yolunda gittiği için daha sonraları gayet sempatik ve rahat bir insan oluvermişti. Meğer işler kötüye giderse sevimsiz insan haline dönebiliyormuş, “çünkü işimi çok iyi biliyorum ve işini gerçekten bilen insan, sonunun ne olacağını bildiği için korkar, müdahale edemeyeceği ya da ettirelemediği durumlarda” dedi. Çatı kontrolünün aslında gerekli olduğunu daha iyi kavramış oldum mesela. Gerçek örneklerle anlattı çünkü doğum sırasında doğum yapanların ne gibi komplikasyonlarla karşılaştıklarını. Ama seminere katılmasaydık doktorumun düşüncelerini bu kadar öğrenebilirmiydik bilmiyorum.

36. haftaya girerken Bebekimizi gördük ama bu sefer bize pek pas vermedi, içerde sıkılmış olduğu her halinden belliydi hatta :) ilk defa düzgün bir poz alamadık kendisinden ama sağlığı çok şükür yerinde 36 hafta itibariyle ağırlığı 2 kilo 663 gram.. Kafası daha doğum kanalına girmemiş, o yüzden kendisi hala yukarda ve kaburgalarıma, mideme işkenceleri son hız devam etmekte. Bende toplamda 10 kilo almış bir hamile olarak yoluma devam etmekteyim efenim...

Ve nihayet doğum valizimizi de hazırladık bu hafta annemle. Pek sevgili kocacım nerdeyse her gün hala yapmadın şu valizini ne kadar rahatsın deyip duruyordu. Ama ben biliyorum ki aslında çok acelesi yoktu sanki cücenin geliceği zamanı hissedecektim ama hazır olsundu tabiki, elimiz ayağımıza dolanmasındı, o yüzden bu hafta yapalım artık dedim anneme. Tüm emzirme alet/edavadlarını yıkadık, sterilize ettik, en yeni alınan kıyafetleri yıkadık ütüledik, valize koyulucakları koyduk. Odası da hala! düzenli değildi, odasını düzenledik,yatağının çarşaflarını serdik, cüce'nin ve benim herşeyimiz hazır oldu böylelikle, hazırız biz galiba he ?!?!

Bende doğuma iyice yaklaştığımızı daha fazla hissettim. İçimde herşeye yetişemiceğim ya da büyük bir hengameye gireceğimiz o hengâmeyi de atlatabilicekmiyiz acaba korkusu var. Ne yapacağımızı neyle karşılaşacağımızı hiç bilmiyoruz. Daha önce hiç anne-baba olmadık ki, en son küçükken mahallede arkadaşlarımla gönlümce ve korkmadan oynama ayrıcalığıyla büyümüş bir kız çocuğu olarak evcilik oynarken anne olmuştum bi ordan hatırlıyorum anneciliği, onu da nasıl yapıyordum unuttum bile. Şimdi gercekten anne-baba olma sırası bize geldi. Bebemiz hem bir an önce gelsin istiyorum hem bir yandan korkuyorum. Tamam hamilelik bebeğe hazırlanma süreci ama şuan pek birşey anlamıyoruz ki, kendisi içerde, karnımı oradan oraya yamultarak ve sadece benim yediklerimden beslenerek vaktini geçirmeye çalışıyor. Asıl olay bebe doğduktan sonra, hem biz ona hem o bize alışmaya çalışarak geçecek ilk zamanlarımız. Neler hissedicez neler olucak yaşayarak görücez artık, merakla o zamanları bekliyoruz ama o günler fazla uzakta değil biliyoruz...

37. Haftamın sonlarına doğru pek sevgili kocacımın kuzeninin nişanındaydık. Orasıda benim için ikinci Baby Shower oldu diyebilirim
J Herkes ama herkes beni ve karnımdaki cüceyi sevdi durdu. İyi dilekler dilediler, pozitif doğum hikayelerini anlattılar, bana çok güzel moral verdiler. Normalde hiç oynamayan bir insan olarak hiç oturmadım, bizim bebe iyice aşağı doğum kanalına insin ben oynarken diye, ben oynarken herkes hep etrafımdaydı, karnımı tuttum tuttum oynadım,  güldük bol bol J Kendimi zaten çok ağır hissetmiyorum ama bu ara sadece fena halde içim yanıyor. Ne içsem olmuyor , su içsem su içmiş gibi değilim, soğuk şeyler istiyor hep canım ama soğuk bile fazla soğuk değil sanki, bir ejderha misali yanıyor içim. Elim, ayağımda bu haftadan itibaren çok oturduğum zaman ya da sıcakladığımda hafif şişmeye başladı.

37+5 te tekrar kontrolmüz vardı. Önce bebekimizi gördük ultrasonda 3 kilo olmuş bizim tosuncuk,kolundaki et boğumları bile belli oluyordu
J sonra pek meşhur çatı muayenesine geldi sıra. Ben baya gergindim, doktorcumunda sabah olması dolayısıyla ve iki hafta önce yeni bebeğinin olmasıyla sanırım hala afyonu patlamamıştı, değişik bir sakinlikle birlikte muayenemiz gayet benim istediğim şekilde sonuçlandı. Normal doğum yapabiliyormuşum. Ama bebeğin kilosu 3,600-3,700 lere gelirse tekrar durumu değerlendirmek gerekirmiş. NST yaptırmamızı istedi çıkmadan önce. Daha önce hiç NST yaptırmamıştım, 20 dakika süren bir test, bebeğin kalp atışlarını ve kasılmalarımı ölçen bir alet var. Hemşire sağa dönük yatmamı istedi ve o şekilde 20 dakika yattım, bebeğin kalp seslerini de duyabiliyoruz bu sırada, test sırasında bir de kağıt yazıyor, test bitince onu da hemen doktora gittik gösterdik, gayet normal çıkmış herşey, iyi seneler dileyip çıktık böylece son randevumuzdan.

Bu sırada yeni yıla bile girdik ben yazılarımı yayınlayana kadar
J 2013 yılı pek atraksiyonlu geçti aslında ama asıl 2014 yılında bizim hayatımızda çok büyük değişiklikler olucak biz onu bekliyoruz. Ama herşeyden önce yeni yıl herkese önce sağlık, huzur, mutluluk, aşk ve bol bol bereket getirsin, herkesin tüm dilekleri kabul olsun ve “Erin” dolu bir yıl olsun J Mutlu yılllaaarrr efenim...  

Bizi takip etmeye hala devam ;)
Minik cüce Erin ve karnı burnunda Gizmo

12 Aralık 2013 Perşembe

Gizmo'nun Hamilelik Günlüğü 34. Hafta


Karlı bir haftadan Merhabalar,

Geçtiğimiz hafta doktor kontrolüne gideceğimizi yazmıştım. 5 Aralık Perşembe yani 34+1 de bizim cüceyi görmeye gittik. Babaannesi de bizimle ilk defa ultrasona geldi. Çok şükür gelişimi gayet yerinde 2 kilo 283 gr'lık bir tosuncuk olmuş kendisi. O tatlı suratı bu defa tam bir bebek görüntüsünde, şişko yanaklı, köfte dudaklı ve aynı anneciğine benziyor :) her gören bana benzetti valla.. Bir de yaramazlıklar yaptı bize ki ...Zaten o sırada karnımın içinde taklalar atmakla meşgulken bir de dil çıkarmaz mı :) çok güldük o haline.. Doktor da tam o anı fotoğrafladı, pabuç kadar dili var bizimkinin, dil çıkarmayı bile öğrenmiş içerde :) en sevindiğim olay da minik noktanın artık doğum pozisyonu almış olmasıydı. Bizimkinin kafası aşağıda artık, ki biz demek ki kaç haftadır kafası yerine poposunu sevip, konuşuyormuşuz :))

 Belki anlamam gerekirdi aşağı döndüğünü ama doktor karnının içindeki su fazla olduğu için anlayamamışsındır dedi. Zaten nerden anlıcam anacım, akrobatik cüce içerde öyle bir hareketler yapıyor ki aşağı mı döndü, kafası yanda mı yukarda mı, yok karnımda gözüken sivri sivri çıkıntıları ayağı mı topuğu mu dirseği mi, anlayamıyoruz ki ... Neyse ki kafasıyla poposunun yerini belirledik ona göre seviyoruz bu haftadan itibaren ; ) bir sonraki randevumuz 2 hafta sonra...

Cumartesi günümüzü kuaförlerde geçirdik sayılabilir (hiçte sevmem sabahtan akşama kadar kuaför işlerinin bitmemesini, fenalık geçirmek üzereyken halloldu işim neyse ki), benim kuaför taaa fizanda olduğu için ve tek başıma annemlerin o tarafa gitmeyi gözüm yemediği için kocacımla birlikte annemlerin o tarafa geçtik . -Pek sevgili kocam da kuaförüme saçlarını kestirdi, çokta güzel oldu, pek te güzel oldu- bana gelince saçlarım zaten kısa ama yanlara doğru uzayınca çok bi çirkin hissediyorum kendimi o yüzden azcık daha kısalttırıp düzelttirerek (hamileyken saç kestirilmez bıdıbıdısına da inanmadığım için) ve büdü kaşlarıma da insan eli değmesine izin verdiğim için kendime geldim nihayet. Ama çok canım yandı, son zamanlarda daha hassas oluyor ten herhalde, kaş aldırıp kıpkırmızı hiç olmayan esmer ben ilk defa cayır cayır yandım. Ama artık kendimi daha iyi hissediyorum, Karnı burnumda partime hazırlık vol 1 tamamdır ;)


Uyuyamama ve göz altlarımın rakun gibi olma durumu son hız devam etmekte. Bu Hafta sonu da sabah uyanıp bacağıma çok fena kramp girme olayı yaşadım. Kaskatı kaldı ayağım hemen üzerine basıp düzelmesi için uğraşırken acısı oturdu içime vallahi. Benim çoookk eskiden de bacağıma kramp girerdi, babamda da olurdu hatta hep, babam öyle bir durumda hemen ayağa kalkıp üzerine basmayı dene der, o yüzden kramp ilk defa karşılaştığım şey değil. Sadece daha az acıyla atlatmaya çalışıyorum. Kramplar için muz yiyin diye bir yazı okumuştum, muz yiyorum bol bol. Doktorum Magnezyum hapı vermedi, Magnezyum kullanmıyorum o sebeple. Son sivri göbekli halim de aşağıdadır ayrıca...


 
Doğum fotoğrafçıma da uzun uzuuunnn felsefi düşünmelerim sonucu karar vermiş bulunuyorum. Kendisiyle önce yüzyüze görüşücez bakalım. Çektiği fotoğraflara bayıldığım bi kadın. Bir de şansıma Anadolu yakasına bir kaç gün önce yeni taşınmış. Normal doğumda yetişememe gibi bir olay oluşmaması için güzel bir haber oldu ;)

Veee sonunda pusetimizi de almış bulunduk :) bizim cücenin minik poposu, sırtı rahat etsin önemli olan o. Stokke Scoot arabada karar kıldık, sağlam olsun, sonra kardeş olursa o da kullanabilsin, çok yer kaplamasın, gezdirirken babasına, bana daha yakın konumda dursun istedik, güzel de karar verdiğimizi düşünüyorum.
Şöyle de bir olay yaşadık: salı akşamı bizim cüce bizi korkuttu biraz, doğuruyorum sandık :( Gün içinde iki kere dışarı çıkmıştım aslında, gayet iyiyim normalim, toplamda 45 dakika dışardaydım, yemek falan yaptım mutfak için tekrar çıkmıcaktım belki de orda zorladım, hala yorulmıcam ya da yamulmıcam gibi hissediyorum ya kendimi.  
Pek sevgili kocam işten geldi yemek yedik saat 22:30 gibi çok güçlü bir kasılma hissettim, - zaten ara ara oluyor diye pek önemsemedim baştan- sonra hemen geçmedi kasılma, tam karnımın altında da batmalar olmaya başladı, ne rahat hareket edebiliyorum ne de oturabiliyorum, 23:00 da bir daha kasılma...

 
...haydeee nerden çıktı şimdi bu ki :S oğlum, evladım, çucuuumm daha var, 35. Haftaya yeni girdik, gelme hareketleri yapma lütfen, anlıyoruz sıkıldın sende içerde, bunaldın, daral geldi, zaten tepetaklak duruyorsun ama yılbaşından sonra gel, 2014 model olucaksın dedi ya doktorcumuz da zaten, nooluuuurrr şimdi değiiillll diye diye bizimkini babasıyla ikna etmeye çalışıyoruz dışardan ama nafile belime de ağrı girdi bir yandan, 5473 kere kasılmalarla ilgili yazı okumama rağmen bu şuan olan şeyin tam olarak ne olduğunu anlayamıyorum bir türlü, gerçek doğum sancısına benzemeye başladı gitgide... Doktoru arasak mı, dur biraz Braxton Hicks amcanın dediği adını da verdiği kasılmalarla ilgili şeyler okuyalım bu ne menem bişeydir, ha geçer ha geçer diye saati gece 3 ettik... Ben artık not almaya başlamıştım kasılmaları 20/25 dakikada bir oldu bir kaç sefer, ama düzensizdi tabiki ve giderek artmadı, şiddetlenmedi ağrılar.. Saatte 4 defadan fazla olmadı.. Ne sümüksü bi akıntı, herhangi su gelmesi durumu zaten olmadı.. Ilık duş yapılması gerektiğini okumuştum, ılık duş gerçekten de iyi geldi ama zor duş aldım, ayakta durmayı zorlaştıracak kadar belime ağrı saplanmıştı çünkü, duşun arkasından bir de ılık süt içtim, kocacım da panik yapmadı, geçicek sakin ol diyerek masaj yaptı sırtıma belime.. Biraz daha rahatlama hissettim, doktoru aramamakta da ısrarlıydım, çünkü anlamıştık bunun güçlü bir Braxton Hicks kasılması olduğunu, bir de erken doğum riskim olmadığı için deli gibi korkmamıştım, aslında hissediyorum bizim kıpırdak cücenin 15 Ocak'ı bekleyemeyip biraz daha erken geleceğini ama bu kadar erken de olamazdı pek tabii ..
Sonra biraz uyumalıyız artık diyerek yatağımıza yattık, sol tarafa yatmak iyi gelir diye okuduk soluma yattım, deriiinn deriiinn nefesler alarak kendimi bunun kötü bişey olmadığına sadece rahim egzersizi olduğuna, uyuyup uyandığım da geçeceğine inandırarak ve poziyonumu değiştirmemeye çalışarak kocacımın elini tutup uyuyabilmişim. Çok şükür ki sabah uyandığımda birşey kalmamıştı. Annemi arıcaktım yoksa koş gel bize diye..Kalkıp gezindim hemen ağrı var mı diye, iyiydim ama yorgundum, kendimi bilmeden yormuştum ve çabuk yorulabildiğimi unutuyordum :( iki gündür dinleniyorum şimdi, kar da var dışarıda mis gibi, ev sıcacık, ev işi falan herhangi birşey de yapmıyorum. Bizim cüceyle de bir konuşma yaptık, anlaştık sanıyorum, zamanından önce gelmemelisin, seni yılbaşından sonra herhangi bir günde bekliyoruz dedim.

Rüyamda da bizim cücenin karnımdan dışarı çıktığını görüyorum, önce elleri çıkıyor sonra karnım açılıyor birden, içerdeki minik bebeğimi görüyorum, yan pozisyonda yatıyor, beyaz tenli, kumral saçlı, gözleri kapalı, üzerinde tulum var... Açılan karnımı tutuyorum, neden çıktın daha 35. Haftadayız, konuşmuştuk seninle unuttun mu diyorum, karnımı kapatmaya çalışıyorum, tek başımayım, tanımadığım insanlar var etrafımda, onlardan yardım istiyorum karnımı kapatmak için ama kimse yaklaşmıyor, doktorumu arıyorum, durumu anlatıyorum karnımı kapattım bişey olur mu diyorum, ben bi gelip bakıyım neredesin sen diyor, ağlamaya başlıyorum, uyanmaya çalışıyorum, bebeğime bişey olmasın ne olur çabuk gel doktor diyorum ve sonra uyandım.
Baktım bizim cüce sağlam, hala yerinde duruyor, eli kolu da çıkmamış dışarıya... Ohhh dedim kendi kendime rüyaymış.. Çok gerçekçiydi.. Anlaşılan bir kaç hafta daha böyle rüyalar görmeye devam.. Doğduktan sonra rüya görmeye bile fırsat olmıcak çünkü ...

Mutlu, sağlıklı  ve sancısız haftalar olsun efenim
Bizi takip etmeye devam... az kaldıııı sona yaklaşıyoruz ...
Mahsucuktan bize cööö yapmaya kalkmış minik Cüce ve Gizmo

4 Aralık 2013 Çarşamba

Gizmo'nun Hamilelik Günlüğü 32. ve 33. Haftalar


Merhabalar,

32. Haftam
Bu hafta sonu bizim kıpırdak cüce'nin on parmağında on marifet olan amcası Buğra bizdeydi. Saolsun buğra amcası Gizmo'nun karnı burnunda partisi adı altındaki partimin ana temasını belirleyerek ona uygun şekerlere çıkartmalar, bannerlar, süsler, isimlikler tasarladı. Benim fikrimi de alarak ne yapmak istediğimize karar vermiş olduk böylelikle, partimiz "arı" temalı sarı-siyah renklerde olucaktı. arkadaşlarımın desteğiyle özellikle- sevgili gözdenin başrol oynadığı - ecnebilerin de -baby shower- dediği partiyi düzenleme işleriyle uğraşmış oldum bu iki hafta, hemde bana bir meşgale oldu iyi de oldu.

Ayrıca Buğra ve pek sevgili kocacım bizim cüce'nin odası için taaaa aylar önce internetten aldığım sticker'ları da yapıştırdılar duvarına, pek bi şahane oldu, havası değişti odanın, hatta dekorasyon dergilerindeki örnek odalar gibi oldu ;) baykuş teması çılgınlığı da sticker'ımızla birlikte ikiye katlandı yalnız daha bitmedi çünkü bir de saat ısmarladık internetten o da baykuşlu :) oysa ki herşey minik bir baykuşlu ayakkabıyla başlamıştı.

33. Hafta sonunda, doktor randevumuza da saatler kala bizim jimnastik meraklısı cüce beni hiç uyutmadı :( bu haftaki haraketlerine zaten kendim de inanamadım, ilk defa bu kadar çok uzun süren ve elini, kolunu, bacağını, sırtını görebileceğimiz hareketler yaptı videoya bile çektim o kadar net ki içeride ordan oraya gezinmeleri. E sıkıştı, sıkıldı bu daracık gözüken karnımda yavrucak ne yapsın ki ... Bir de onu dışardan yapma oğlum azıcık daha az dürt, kasıklara vurma, ayyy kaburgalarım diyen anne ve babasıyla uğraştı durdu. Artık çıkmak istiyor gibi hareketler yapabilir ki, içerdeki suyu artık 1 kilo ağırlığından 800 gr civarlarına da inmiş olabilir -içeridekine bir nebze de olsa yer açmak için- ammaaaa öyle erkenden gelmek yok beyefendi... Şu 15 aralık pazar günü olucak karnı burnumda partimle, yılbaşını bir atlatalım ondan sonra gel, 2014 gibi süper geçmesini umduğumuz yılda, hem seneden kaybetmemiş ol, hem doktorumuza yılbaşı partisinin ortasında "yetiiişşşş doktoooorrr doğuruyoruuumm" nidalarım arasında zehir ettirtme cancağızım. Bir de böyle soğuk kış gününün güzel güneşli bir haftasonu sabahında gelsen ne güzel olur biliyor musun!!...beni  " baban işe gitmiş olsa nasıl gelir uzaklardaki iş yerinden, ne ara gelir, o gelene kadar evde doğurursam birde, anneannen ebelik yapmak zorunda kalabilir mi, hem belki anneannen bile gelmemiş olabilir bize daha zaman var diye!?! " gibi salak saçma beyin fırtınası, soru silsilesi içinde bırakmamış olursun hem beni yavrucum.

Bendeki değişiklikler:

6. aylarda başlamış olan bel ve sırt ağrım şu sıralar iyice tavan yapmış durumda. Oturarak uyuyorum artık -evet oturarak uyumak, yatak başlığına yastıklar koyup uyuklama vaziyetiyle oturur pozisyonda kafanın yaşlılar gibi  bir o yana bir bu yana düşmesiyle birlikte gerçekleşen uykuya dalma hâli- çünkü yatınca bizim cüce acayip hareketler yapıyor, resmen uyumamam için içerde oyunlar oynuyor, taklalar atıyor, açma/germe, aikido, kickbox tarzı şeyler yapıyor, sırf  ben uyumayayım diye mi yapıyor ki,  anneye böyle zulum çektirmece tam da uyumam gereken saatte hiçte olmuyor, hacı yatmaz gibi evin içinde sürekli dolanıyorum. Aslında bu durumun bilimsel açıklaması var, o da şu ki; bebek gelmeden önceki uyuyamama vaziyetleri bebek geldikten sonraki oluşacak uykusuzluğa hazırlıyormuş vücudu.. Tey allam..  E tamam o zaman çekerim bende paşa paşa uykusuzluğumu şimdiden bari doya doya uyuyalım değil mi hey gidi hormonlar heeey.... Kasıklarıma baskı artık yatakta dönerken ya da otururken daha belirgin. Bu haftaya 8-9 kilo almış olduğum için hareketlerimde pek kısıtlanma yok ama mutfakta çok ayakta durunca sırt ağrısından geberiyorum. Zaten 8. Ayıma girmek üzere bir hamile gibi durmuyorum dışardan, herkes hala hayretler içinde bu nasıl hamile diye bakıyor.  Suratıma bir hamile ifadesi bile yerleşmedi yahu.. Bari o olaydı azıcık... Bir de yere oturdum mu artık desteksiz kendi kendime kalkmaya çalışmam var ki evlere şenlik o halim, ayakkabı bağlamak ve çorap giymek zaten ayrı bir olay. Bu fotoğrafta dünyalar kadar çıkmış karnım -kocacımın yukarıdan fotoğrafı çekmesinden mütevellit- ama gerçekte bu kadar büsbüyük gözükmüyor.



Bebekimizin eşyaları da ütülendi benim hastane geceliklerim, eve geldiğimde giyeceğim kıyafetler hepsi hazır. Bir de oysho'dan çok tatlı ponponlu terlikler buldum, onları da lohusa terliği yaptım :) ama hala bir hastane valizimiz yok, onu ayın 15'inden sonra hazırlamamız lazım. Zaten çok eksiğimiz kalmadı, hafta sonu kocacımla hayatımızda ilk defa bebek bezi alışverişi yapmış olduk, 1 numara bebek bezi aldık çok yüklenmeyin 1 numaralı beze dedi bilenler, bizde şimdilik iki paket aldık. Aslında daha fazla gerekir günde 10 defa altını değiştireceğimizi düşününce bez biterse elbet almaya giden birileri olur, bez heryer de var artık ne de olsa.

Bu haftalık bu kadar, önümüzdeki hafta bizim cüceyle doktor randevusundan bahsetmiş olacağım çünkü bunu yazıp yayınlamaya karar verdiğimin ertesi günü doktora gitmiş olacağız ve ben yine çok heyecanlı olacağım ...

Bizi takip etmeye devam edin efeemmm...
Gizmo ve Minik Cüce

 

 

 

25 Kasım 2013 Pazartesi

Gizmo'nun Hamilelik Günlüğü 29.,30., ve 31. Haftalar


Merhabalar...

Zaman yaklaştıkça hiç yazamaz oldum. Bir türlü toparlayıpta girişemiyorum yazmaya...  doğum zamanın yaklaştığını düşününce daha bir heyecanlandığım için yazamıyorum galiba. Zaten 30'lu haftalara geldiğime inanamıyorum.  Zaman şaka gibi geçip ilerliyor. Bunları yazarken bir kaç hafta daha sonra geçtikçe minik noktamızı sağlıkla kucağımıza alacağız inşallah. Geçirdiğim üç haftamı anlatıcam şimdi...

29. ve 30. Haftam

Bu haftada en net farkettiğim şey bizim küçük dürtükçünün hıçkırması oldu. Hıçkırdığını nasıl anlıyoruz peki diye sorarsanız, ritmik olarak minik hareketlerle pıt pıt pıt yapıyor içerdeki...Günde nerdeyse 3-4 defa hıçkırıyor bide baya uzun sürüyor çok komik :) genelde ben birşey içtikten sonra hıçkırmaya başlıyor sanki. Hıçkırması nefes egzersizleri yaptığının bir  göstergesiymiş aslında, akciğerlerine egzersiz yaptırıyor bizimki, dışarıda daha rahat nefes alması için.

Uzun zamandır kasılma yaşıyormuşum ben bu arada...kasılmayla ilgili pek çok şey okudum, duydum hiç biryerde kasılmanın nasıl olduğu yazmıyordu ya da ben anlamadım bilemiyorum...  7 ve 5 ay önce doğum yapmış anne arkadaşlarım Gülçocuğum ve Emel'den öğrendiğim kadarıyla efenim kasılma; aslında karnın bir anda taş gibi sertleşmesi, sanki içerdeki bebeğin karnından çıkmak istermiş gibi karnının bir anda bir kaç saniye semsert olması. Bu bende oluyordu ara ara ama ben buna kasılma dendiğini bilmiyordum meğer meşhur kasılma olayı buymuş :) kasılma çok sık olduğunda tehlikeli tabiki.. Yani  beş dakikada bir, yedi dakika ya da on dakikada bir gibi... Çok sık olmadığı için bende herhangi bir tehlike yok. Ama çok yorulup yürüyünce karnımın alt bölgesinde vajinal bölgeme doğru korkunç bir baskı hissediyorum.

Özellikle 29 haftalık bir hamile olarak Eminönü'ne alışverişe gidip enkaz şeklinde gelmemle o gün iyice ayyuka çıktı bu baskı hissi.. E bebiş büyüdü tabiki artık. Ama ben yorulup yorulmadığımı bu baskı olana kadar anlamıyorum :S normalden çok daha enerjiğim, sürekli evin içinde bir şeyler yapıyorum. Ama Eminönü'ne tekrar gelirsek, ecnebilerin dediğince Baby Shower yapmaya karar verdik, bizim dilimizce Bebek Partisi ya da karnı burnunda partisi ... hem parti alışverişini hemde hastane için pijama, gecelik, emzirme sütyeni, emzirme atleti gibi daha bana almadığımız eksikler vardı, onun alışverişinide tamamlamak üzere internetten  yaptığım araştırmalar doğrultusunda sabah yola koyulduk. İyiki de erken gitmişiz yoksa işimiz akşama bitmezdi bile, deli danalar gibi gezdik, baktık, aldık, kafam artık son saatlere doğru öyle bir durdu ki ne düşünüceğimi  şaşırdım, eve nasıl giderim falan hepsini unuttum :) Yine de çok iyi dayandığımı söylediler herkes pert olmuş ben hala şuraya da bakalım diyebiliyordum mesela :) çok güzel şeyler bulduk o hengame içinde, gelmişken hastanenin ilk günü için de lohusa bardakları, kapı süsleri, kapı tülünü de aldık. Eve geldiğimde o kadar mutluydum ki hem aradıklarımızı bulmuştuk hemde ayaklarımı artık rahat rahat dikecek yer bulabilmiştim :)  Bebek ve anne partisi içinde arkadaşlarımın yardımıyla hazırlıklar devam ediyor. Ayrıntılar daha sonra ;)

Bu hafta içi de bebekimin  Eylem ve Merve teyzeleri geldiler bize ;) evlendiğimden beri hep gelecekler ama bu hafta kısmet oldu nihayet... Karate kid'in baykuş temalı odasını da gördüler böylelikle... Baykuş teması fırtınası esiyor bizim çocuğun odasında ... Baykuşlu bir patikle başladı herşey, sonra İkea'nın koyu renkli baykuşlu perdeleri, baykuş duvar sticker'ı, baykuşlu nevresim takımları, baykuşlu saat derken çokta güzel oldu sevimli odası ;)

31. Haftam

Baykuş baykuş derken 31. Haftadaki ultrason fotoğrafımızda da 1.600 gr'lık minik ama koca gözlü bir baykuş gördük böylelikle, bide doğduğunda uyumazda bizi  uyutmazsa tam bir baykuş ailesi olacağız :) Gözleri benimki gibi büyük, rengi de babasının gibi mavi olsun istemiştik tam da bana benzeyen bir surat gördük ki her defasında daha da netleşiyor sanki bana benzerliği, gözleri de mavi tutturursak bir biscolata erkeği çıkar bizden ;)) .. Çok garip bi durum,  içindeki minik noktanın büyüdükçe sana benziyor olması... Son doktor görüşmemizde bebekimizin kafası yukarda, erken doğum riskim bulunmuyor. Ben 3 haftada sadece 1 kilo alarak şuan 58 kiloyum. Toplamdaki üç haftama bir fotoğraf koydum çünkü halimde pek bir değişiklik yok. Dışarda görenler ya da bebek alışverişlerinde mağazada çalışan kızlar 5-6 aylık hamile sanıyorlar.



Karate kid çocuğumun bu haftaki hareketleri artık iyice sert olmaya başladı ve her zamankinden daha fazla hareket ediyor günün belirli saatlerinde... Kaburgalarıma biryerlerinin gelmesi oldukça canımı acıtıyor. Dürtüyorum o zamanlar aşağıya insin diye ama banamısın demiyor kendisi saolsun ;) bir de nefessiz kalma olayım olmasa tam süper olucak, bebek aşağı doğru inince daha da rahatlayacağım. Ama karnımdaki hareketlerini izlemek o kadar güzel ki her gün defalarca hareket etmesine rağmen bakmaktan hiç sıkılmıyorum ve hep şaşırarak izliyorum. Çok hoşuma gidiyor. Sanırım doğduktan sonra en çok karnımda hissettiklerimi özleyeceğim. Ruh halimden de bahsetmek gerekirse çok daha sakin geçiriyorum bu zamanlarımı ama her gün bişey için muhakkak ağlıyorum, ağlıyacak bişey illa ki buluyorum :) Sevgili kocacım alıştı artık hiç birşey demeden sadece sarılarak ağlamalarımın geçmesini bekliyor ::)

Oda hazırlıklarımız da hala devam etmekte.. Çamaşırları yıkandı yarısı ütülendi, odasının şekli son halini aldı çok şükür :) odasının ışığını da dimmer'lı yaptık, doğrudan ışığın gözüne gelmemesi çok daha sağlıklı.

Yazımı gebelik günlüğünü takip ettiğim blogcuanne.com'daki yase' nin yazısının en katıldığım, en hak verdiğim bölümüyle bitirmek istiyorum. Buyrunuz efenim: Yase benimde duygularıma tercüman olarak der ki: "İnsan hamilelik gibi zor bir süreç geçirirken istediği gibi şikayet etme, sinirlenme ve sızlanıp güçsüz olma hakkına sahip olmalı!

Yani etrafındaki koca, anne, yakın arkadaşlardan oluşan aile kadrosu, bu hakkı sana tanımalı ve bir süre için her şeyi alttan alıp, katlanmalı! Hamile kadın, hamilelik travmasıyla öylesine aklını oynatmışken, kendi hamileliğinden daha beter örnekler verenler, sen dur daha bu bulantılar ne ki bir de kusmaların başlasın, bir de bebek doğsun sen o zaman gör diye gerçekçi olduğunu sanan gevezeler, sızlanmana katlanamayıp ya da çok erken sızlanmaya başladığını iddia edip akıl verenler, az önce bahsettiğim aile kadrosundan hamilelik boyunca atılmalı! Hamilelik sonrası allah kerim!

Benden size tavsiye sayın okuyucu; Siz siz olun hamile olan hormomanyak kadına; “güçlü ol azcık canım”, “ee annelik o kadar kolay değil, bak gör daha ne kadar zorlanacaksın”, “sen de iyi ki hamilesin”, “hamilesin sen canım hastalık değil ki bu!” gibi saçma sapan, akla sığmaz şeyler söylemeyin! Valla bence bu sözlere karşın aklının bir kısmı geçici bir süre için devre dışı olan gebe kişisi katil olsa, mazereti var! Madem bu lafları ettin, kaç, koş, kurtul!

Hormonları boyunu geçmiş hamile kadına destek olunur, geçecek denir, geçecek deyince geçmiyooorrrr diye çemkirse de boşverilir, anlıyorum denir, sarılınır, öpülür, ağlarken burnu silinir, şefkat gösterilir, özetle herşeye “he” denir. Bunları yapamıyorsanız da basılır gidilir arkadaşım! Hamile kadın kişisinde mantık, sükunet, olgunluk aranmaz! Hamilelik süreci ne karşıdakine haddini bildirme, ne akıl verme, ne de çekişme süreci olabilir! " 
Diyerek copy/ paste yapıyorum başka da bişey demiyorum  :)

Bizi takip etmeye devam edin ;)

Gizmo ve minik dürtükçü

3 Kasım 2013 Pazar

Gizmo'nun Hamilelik Günlüğü 26. 27. ve 28. Haftalar



Merhabalar ...
Yine uzun zamandır yazamadığımı düşünmeyin bendeki unutkanlık ve dalgınlıklar feci derecede devam ediyor. En son yazdığım yazımda Cumartesi günü glikoz testimiz var demiştim. Doktor randevumuz olduğu günün gecesi heyecandan uyuyamıyorum, doktora girince de alık oluyorum :) Bebekimizi görünce çok heyecanlanıyorum, kalbim boğazımda atıyor sanki ve ellerim bumbuz oluyor. Anne-bebek buluşması işte :)

İlk olarak doktor randevusundan bahsetmek gerekirse, glikoz testinden önce ultrasona girdik, bizim minik nokta kocaman olmuş ki artık :) Kendisi  1 kilo 50 gram ve 28 Haftalık... Evet 28 hafta... Ben 26. Haftamda olduğumu sanarken doktorumuz 28. Haftadasın deyince şaşırdım tabiki. Ama dedim saf saf ben 26. haftamda olduğumu sanıyorduuumm :s Böylelikle 3. Trimester'a hızlı bir giriş yapmış oldum farkında olmayarak :)

Bebekimizin 28. haftamızda sağlığı ve kilosu yerinde, dayısı da ilk defa yanımızdaydı bizimle, doktorumuz dayıya özel ayrı bir fotoğraf çıkardı :) Bu gördüğümüzde bi değişik geldi bizim zıpırtık bana, hatta doktora da dedim -bi çirkin olmuş sanki bu çocuk- diye, -Brad Pitt mi bekliyorsun Gizem'cim- dedi :)  E evet canım olabilir, eli yüzü düzgün insanlarız bizde ne de olsa ;) Zıpzıp karnımda düşünme pozisyonundaydı bu sırada, eli yüzünün yarısında yine aynı babası gibi yatıyor. Doktora azcık şikayet ettim onu, çünkü o kadar fazla hareket ediyor ki, acaba rahatsız mı orda diye düşünüyordum. Karate Kid olması sebebiyle gerçekten uykuya dalmakta güçlük çekiyorum, uyurken de uyandırıyor birde ;)  Reflü ve mide yanması belası daha da şiddetli olarak geri dönmüştü zaten onun içinde doktor Gaviscon Likit verdi. Artık mandalina da yiyemiyorum, anında mide yanmasına dönüşüyor.

Tansiyonum ve kilom ölçüldü. 1 ay da 2 kilo almışım ve 57 kiloyum, gayet dengeli gidiyorum şu ana kadar. Genelde son iki ay kala çok  kilo alırsın diyorlar ama görücez bakalım, bilemiyorum.

Glikoz testine gelirsek, doktorda sıra beklemiş olmamız sebebiyle (önceden söylemediğim için glikoz testine gireceğimi) geç uyanmış olduğuma dua ederek neredeyse öğlen 12 gibi şekerli suyu içmiş oldum. Tadının ne kadar kötü olduğunu, içerken kusanlar olduğunu falan duymuştum ama ben vallahi de bir kaç yudumda çoktan rahat bi şekilde çabucacık içtim. Gittim hemşirenin yanına dedim bi bardak daha var mı bu şekerli sudan :) yok artık canım, hem hızlı içtiniz hemde bir daha olsa içermisiniz yani dedi, eveeettt dedim gayet güzeldi tadı, bunca yıldır burda çalışıyorum ilk defa biri böyle bişey söyledi diyerek gülüştük :) orda içmeye çalışan hamile daha vardı, galiba kusucam diye diye içmeye çalışan, allah allah dedim herhalde bende bir gariplik var, sevgili kocacım evet tabiki de sende gariplik var diyerek, normal dışı bir insan olduğum bir kez daha kanıtlandı :)  Hemen şeker yüklemesinden sonra ve iki saat başı kan alındı benden, açlıktan gebermek üzereyken nihayet hastanede bitti işimiz. Sonuçları da Pazartesi aldım, gayet güzel, alt sınırda bile değilim. Çok mutluyum bu yüzden. Şeker çıkar diye korkuyordum nedense. Böylelikle son önemli testimizde bu hafta yapılmış oldu. Randevularımız üç haftada bir'e düştü. Doktorumuz bizi üç hafta sonra 15 Kasım'da görecek.


Bu arada özel bir hastanenin doğuma hazırlık kursu başladı. 5 hafta her Perşembe sürecek olan kursun ilk haftasına sevgili kocacım yetişemeyeceği için kardeşimle gittik. İlk defa bu kadar çok hamileyle bir aradaydım :) Dr. Serkan Bey "Gebelikte Fizyolojik Değişimler" adlı konu başlığıyla başladı anlatmaya... Gebelikte düşük tansiyon normalmiş mesela bunu bilmiyordum, eğer yüksek çıkarsa (max. 14) tehlikeli olabiliyormuş. Gebeliğin erken dönemlerinden itibaren hareketsiz kalmamamız gerekiyor tabiki. 34. Haftadan itibaren karında geçmeyen şiddetli kaşıntılar varsa doktora haber verilmeliymiş. Kramplardan şikayetçi biri olarak kramplar konusunda yapılacak pek birşey yok dedi doktor, Magnezyum alınabilir ya da masaj uygulanarak azaltılabilir dedi. Krampların normal doğuma olumsuz bir etkisi de yokmuş. Bu arada bol bol sezaryen'in propagandasını yaptı ya da kardeşimle bana öyle geldi!!!  Sezaryen'in avantajlarından çok fazla bahsetti, hatta sıkıldım, bitmeyecek mi acaba bu konu dedim bir ara... Genel olarak diğer konularda güzel geçti. Soru-cevap kısmı çok faydalı oluyor.

Geçtiğimiz haftadaki önemli ayrıntıyı da unutmayalım tabii, oğlumuzla birlikte ilk defa 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutladık. Biz nerdeyse üç senedir Bağdat Caddesindeki fener alayına katılma hayalleri kuruyorduk fakat bir türlü olmuyordu. Geçen sene tam ne güzel gidicez artık derken ben birden ateşlendim ve 28 Ekim gecesi hastanede serum yemekle meşguldüm :(

Bu sene hiç hayal kurmadık ve nihayet gidebildik kutlamalara :) inanılmaz kocaman bir kalabalık ve coşku vardı bu yıl ilk defa bu kadar büyük katılım olmuş. Gezi Parkı olaylarından sonraki ilk Cumhuriyet bayramı olması sebebiyle de herkes sokaklara dökülmüştü gerçekten. Tepkiler büyüktü ve herkesin canına tak ettiği belliydi. Hatta caddede olan bazı arkadaşlarımızla haberleştiğimiz halde buluşamadık bile. Bizim zıpzıp'ta kutlamalara karnımdan sessiz tekme sloganları atarak destek verdi ;) Nice Cumhuriyet Bayramlarına artık bundan sonra çocuğumuzla,sevdiklerimizle, özgürlüğümüzle beraber... Cumhuriyet'in 100. Yılında bizim bebek 10 yaşında koca dana olucak :)

Bu arada bebek odamızın hazırlıkları bitmek üzere. Minik noktamızın çok bir eksiği kalmadı gibi birşey. Önümüzdeki haftalarda Eminönü'ne gidip hastane odası, baby shower malzemelerini de almak istiyorum, havalar daha kötüleşmeden, benimde yorgunluğum had safhaya ulaşmamışken. Kıyafet işi tamamen bitti, daha artık kıyafet almayacağız. Zaten kıyafetlerinin, bezlerinin falan düdük gibi dolaba yetmeyeceğini düşünerek üç sepet çekmeceli, gerektiğinde oyuncak dolabı olarakta kullanabilecek olan minik bir şifonyer daha aldık, evimizin herşeyi İKEA'dan :)  Bazı kıyafetlerini bebek detarjanıyla yıkadım ve annemle çılgın, tatlı arkadaşı Müjde ablam gelip ütülediler bile, evde dağ gibi duran gömlek ütülerini bile halletti saolsun:) Müjde ablama burdan da sevgilerimi yolluyorum ;)  kıyafet olayında bu ütülenenler daha başlangıçtı pek tabiki... Daha bir sürü yıkanıp ütülenecekler var, yavaş yavaş onları da yapacağız.

Ben yine çok yazdım ama 2 haftayı kafadan atlamış olduğum için,  malum hesap yanlışlığı :)

Böyleceee bu yazıyla 2. Trimester'ım, hamileliğin balayı dönemi dedikleri dönem son bulmuş doğuma artık daha da yaklamış oluyoruz. Son trimester nasıl geçecek merakla haftalarımı bekliyorum. Bu yazıyı yazarken 29. haftama girdim bile sanırsam galiba :)))
Bizi takip etmeye devam ;)

Sevgiler,
Gizmo ve Karate Kid Oğlan ; )


 

 

22 Ekim 2013 Salı

Gizmo'nun Hamilelik Günlüğü 24. ve 25. Haftalar


Merhabalar...

Araya Bayram o, bu, şu, ayy fotoğraf çekilmedim, yok şimdi üşendim yazamam derken iki haftayı daha geride bıraktık.

Artık birşeyleri unutmaya ve "bebeğinizi beklerken sizi neler bekler" kitabındaki 6. Ay hamilelik açıklamasında yazan cümleye göre - mantık dışı davranışlar- yapmaya o kadar alıştım ki :) gerçekten bu aralardaki durumum tamamen böyle, sürekli birşeyleri yapmayı unutuyorum ve cidden mantık dışı hareketlerde bulunabiliyorum. Mesela geçtiğimiz akşamlarda elektrik çarpması gibi :) gittim elimi sanki bile bile isteyerek elektriğe soktum, hiç aklıma gelmedi mutfak aspiratörü'nün ışığının yuvasına parmaklarımı sokunca elektrik çarpabileceği.. Halbuki elektrik işlerinden de anlarım(anlardım bir aklım gitmeden bir 6 ay kadar önce :) neyse sağ kolum hafif felç halinde bir müddet kaldıktan ve ben biraz korkudan ağladıktan sonra - bebeğime bişey olmuşmudur kocacıııımm:( ? "yok biraz saçları elektrikten diken diken olmuş olabilir içerde" cevabıyla birlikte halime gülmemizle olayı unutmamız bir oldu :) Miyop olan ve yıllardır lens kullandığım sevgili gözlerimde uzağı iyice göremez oldu ayrıca. Bir de sürekli tuvalete çıkmaya başladım. Ne içersem içeyim biraz sonra hooooppp tuvalete...

Bayramdan önceki ctesi evlenme yıldönümü yazımda bahsetmiş olduğum tanıştığımız unutulmaz mekanımıza gittik :) en son benim uğradığım zaman mide bulantısı ve yorgunluk eşliğinde yine de herşeye rağmen gezi Parkı'na gittiğim zamandı. O zamandan beri gidememiştik pek sevgili kocacımla birlikte Pendor Corner'a... Özlemişim orayı... Gittiğimiz akşam en hoşuma giden tanıdığımız herkes ama herkesin karnımı sevmesi oldu :) gören sevdi, eğildi öptü, kulağını dayadı, bizim zıpzıp kulaklara iki tekme atmayı ihmal etmedi :)  ilk defa hamile karnına dokunanlar benim karnıma dokunmuş oldu, hamileliğin beni daha güzel yapmış olduğunu söyleyenler oldu, bu özel ilgi ve alakadan pek memnun kaldım vallahi, bayılıyorum karnımı ve bebekimizi içten seven insanlara ... sevgi yumağı halinde geç saatlerde ayrıldık ordan, çok iyi geldi pozitif insanlar içinde olmuş olmam. Ama karnımda o kadar sevimli geliyor ki bana bile, hep elim karnımda hep minik noktamızı seviyorum, okşuyorum, konuşuyoruz babasıyla, tekmelerini hissetmek zaten harika ama içimde bir karate kid, bir ahtapot, bir sporcu mu, futbolcu mu desem artık bişey büyüyor, tekme yumruk, muhtemelen kafa atma şeklinde :) uyumakta güçlük çekiyorum çok hareket ettiği için. Nasıl pozisyonda yatsam bilemiyorum. Gün içinde de eğer çok yürümüşsem ya da evde fazla ayakta durup iş yapmışsam ertesi sabah ahh belim, sırtım diye uyanıyorum.  Sevgili oğlumun keyfi yerinde gayet ama onu biliyorum ;) genelde sesime ya da dürtmeme tepki veriyor, o zaman işte bir an önce çıksa da görsek, sevsek diyorum.

Bayramda aile ziyaretleri yaptık. Babaannemiz, halamız, büyük teyzeler, enişteler, anneanne/dedemiz, dayımız, büyükanne ve büyükbabamız, büyükteyzeannemiz ;) herkesi gördük,konuşma seslerini, gülmelerini dinledik,  şimdilik oğlum karnımda bayramlaştı büyükleriyle :) Saolsun beni de unutmamışlardı halamızın ve babaannemizin bayram hediyeleri olan hamile kıyafetlerini pek sevdim.

Odamıza yeni eşyalar almaya da devam ediyoruz hızla ve dayanamayarak. En son aldığım, indirimde olan ve uzuuuuunn/deriiiiiinnn araştırmalarım sonucu almaya karar verdiğim Avent'in Natural tekli elektrikli göğüs pompası oldu. Evimize çok yakın olan Hello Baby Mağazası'ndan aldım. Medela'yla Avent arasında kalmıştım ama Aventle ilgili daha çok olumlu yorum okudum internette. Bir de hediyesi vardı yanında, göğüs pompası alan ilk 50 kişiye Ayşe Öner'in "Hamilelik Doğum ve Bebek Bakım Kitabı" hediyeydi, istiyordum bu kitabı almak zaten. Ne hikmetse istediğim kitaplar bir şekilde gelip beni buluyor, ne güzel :)

Hello baby'den küvet, maşrapa, küvet filesini de aldık. Şimdi yeni fileler çıkmış yumuşak minder gibi içi minik minik strofor. Minder gibi de kullanıp küvetin tabanına da koyarak yıkanabiliyor bebek. Gerçi suyla temas etmesi çok daha iyi ve rahatlatıcı bebek açısından. Sonuçta sürekli suyun içinde olduğu bir ortamdan çıkıyor.

Zıpzıpın odasının şekline karar verememiştik bu hafta onun da tekrar yerini değiştirdik. Şimdiki hali biraz daha iyi oldu sanki. Ama yine her an değişebilir :) Halamız sponsorluğunda alışverişimiz bayramda da devam etti. English Home'a girelim neler var diye bakalım dedik, çok güzel nevresim takımları, yatağın parmaklıklarına takılan yatak koruyucularından, yastık kılıflarından aldık. Hepsi çok sevimli baykuş temalı ;) Uzun zamandır da dümdüz, desenli olmayan, beyaz tül arıyordum. Perdecilerin hepsinde hep cicikli bicikli illa desenleri olan tüller var. English Home'da tam aradığım tülü de tesadüfen bulduk sipariş ettik, 20 gün içinde gidip alacağız. Böylelikle tül işini de halletmiş olduk.  İdil Baby'den de yumuşacık, şık bebek battaniyesi ve banyo havlusu takımından aldık. Penye battaniyelerinin çok kullanıldığını okudum, o yüzden mümkün olduğunca %100 pamuk  penye battaniye depoluyoruz. Yavaş yavaş eksiklerini gideriyoruz böylece, daha alınacak şeyler var ama daha zamanımız da var, acele acele yapmaya gerek yok. Satıcı kızın dediğine göre  millet doğumuna son 10 gün kala gidip perde siparişi verebiliyormuş mesela :) böyle rahat insanlarda var.


 
Ayrıca kendime de ilk defa hamile alışverişi yaptım :) Şimdiye kadar normal ama bol kıyafetlerimi giyebiliyordum ama şu son bir kaç haftadır giyebildiğim şeyler baya azaldı, hatta fotoğraflarıma dikkat ederseniz genelde aynı kıyafetlerle geziyordum. Sevgili kocacım bana sürekli kendin içinde alışveriş yapman lazım dese de ben artık ikinci derim olarak atadığım taytım ve bol penye üstümü giymeye inatla devam ediyordum. Normal külotlu çoraplarımda aslında hala oluyor ama biraz sıkışık hissediyorum. O bana sevimsiz gelen anne karnına denk gelen bebek resimleri olan herkesin giydiği hamile tişortlerini de hiç sevemedim. Acayip itici geliyor bana. Hamileysen hamilesin zaten belli oluyor, bir de o bebekli tişörtü giymenin ne manası var anlayamadım. Kışın da ne giyerim acaba diye düşünürken aslında kışlık hamileliğime uygun normal kıyafetim çok var, ya taytla ya çorapla giyerim dedim ve hamile çorabı, GeBe Mağazası'ndan siyah hamile taytı aldık. Başka diğer çirin kıyafetlere bakmadım bile. O hamile taytı ne rahatımış arkadaş, gece/gündüz , yatarken bilem giyerim. Hamile külotlu çorabını daha denemedim. Ama eminim o da çok rahattır.  Buyrunuz iki haftaya iki fotoğraf hemde bir tanesinde görünüyorum :)


                                

Bu 9 günlük tatilimizin devamında bol bol DVD film izledik. Resmen izleyemeyeceğimiz günlerin acısını çıkardık :) Normalde ben günde iki film izlemem ama iki günde üç film izlediğimiz zaman bile oldu. Evde boş boş aptal kutusu televizyona bakmaktansa film izlemek kesinlikle çok daha eğlenceli daha dinlendirici.

Önümüzdeki haftasonu Cumartesi günü doktorumuzla randevumuz var,  glikoz yükleme testi yapılacak ve bebekimizle buluşucaz.


Bizi takip etmeye devam edin ;) öperiz....
Zıpzıp ve Annesi

9 Ekim 2013 Çarşamba

Bir evlilik yıldönümü yazısı...

Bugün sevgili kocacımla evlilik yıldönümümüz... 2 yıl önce bugün, bu akşam bir gecede gelen kış mevsiminde, yağmurlu bir havada evlendik biz. İyikide evlendik.
Bu akşam 3 kişi yemeğe çıkıcaz hemde :). Kocacım bana sürpriz yapıp eve çok güzel, harika kokan, minicik ı love you yazan balonlu bir çiçek buketi ve yanında kırmızı kalpten oyuncak göndermiş. Her zaman düşüncelidir benim kocam... Bi tek senin mi kocan var, hepimizin var derseniz tamam hepinizin yine olsun ama ben hiç evleneceğimi bile düşünmezdim. Evlenen insanlarla tartışırdım bide üstüne. "Ne için evleniyorsunuz ki, evlenince ne oluyor, toplum baskısından kurtuldunuz mu demek bu yani, hemde bir insanla o kadar yıl ömür mü geçer, ben sıkılırım, her gün aynı kişiyi görmek sıkıcı değil mi?" Diye insanların başının etini yerdim :) yerdim diyorum çünkü bu kadar doğru bir insanı bulamamaktan korkuyordum hep,  hep güvensizlik vardı etrafımdakilere içimde ya da hep nasıl olsa birinden biri gider bu iş zaten biter deyip herkese fazla ilgisizdim. 
Ta ki bir akşam bir mucize olup, Taksim'de bir bar'da Barbaros -arkadaşlarının tabiriyle Barbi - adında biriyle tanışana kadar :)

O zamanlarda yeni açılan kocaman bir sinemanın ekip şefliğini yapıyordum. Vardiyalı çalışıyorduk iki şef olarak ve nerdeyse günün 13-14 saati ayakta olduğum zamanlar oluyordu. Gece çalıştığım zaman işimiz çok geç saatlere kadar sürüyordu. Yazlıktan 8-9 yıllık arkadaşım Erman'da bana hep bir bar var çok eğlenceli bi yer seni oraya götürcem deyip duruyordu e hadi dedim bi akşam gidelim. Böylelikle aynı mekanlarda aynı havayı solumuş olmanın başlangıcını yapmış olduk. 

Sonraki hafta başka arkadaşlarımla da oraya gittik ama çok geç saatte.. Herkesin kafasının iyi olduğu zaman diliminde, benim değil ama müstakbel kocamın öyleydi o zamanlar :) sonra baktım biriyle tanıştık...nasıl çok konuşuyor ama anlatamam, hem komik hem eğlenceli ama fazla konuşkan.. E bide çakırkeyif saatlerin etkisiyle o anlattı o gece biz güldük, bir yandan da içimden "aman ne çok konuşuyor yahu, bu kadar geveze erkeklerden hiç hoşlaşmam" deyip duruyorum. O gece isimlerimizi bile söylemedik birbirimize sadece öyle zaman geçti gitti evlerimize dağıldık.
Ertesi hafta yine gittim bir baktım o da orda ama saatler yine çakırkeyif saatler beni de hatırlamadı zaten derken biz neredeyse tam 4 kez tanışmış olduk :) en son telefon numarası isteme teşebbüsü erkek tarafından hemde artık ayık kafayla geldiği için "hayırdır 
numaranı sen ver ben seni geldiğimde ararım" diye atarlı ve nazlı bir giriş yapmış olduk birbirimizin hayatına böylelikle ;) 

Artık müstakbel kocacım beni zamanında adımı ezgi mi yapmamış, saçlarımı kıvırcık mı görmemiş, beni bar'ın kapılarında mı beklememiş...onları daha sonra arkadaşlarından öğrenecektim ;) 

En nihayetinde biz 12 Haziran 2010 tarihinde sevgili olma yolunda ilk adımı atmış olup, bir kaç ay sonra da tam aradığımız insanlarız diyerek evlilik kararı  zaten kendiliğinden verilmiş ve evlenmek aslında aynı evi  birbirini deli gibi severek ama sorumlulukları da paylaşmaktır diyen  iki insan olarak şuan huzurlarınızda karı-koca olarak bugüne ve bizi bekleyen daha bir çok güne ilerleyen şanslı ve birbirine deli gibi düşkün çiftiz.

Bizim o bar'da karşılaşmamız bir mucizeydi derim hep çünkü kendisi taaa Kanada'larda 12 yıl yaşayıp, babasının vefatı üzerine gelip, tam da taaaa oralara dönmek üzereyken beni bulmuş ve kandırmıştır efendim. Bana evliliği daha gencecik yaşımda düşündürüp evli bir insan haline getiren :)  ama her gün "iyiki de evlenmişiz ne de iyi etmişiz" dedirten insan kişisidir kendisi... Aramızda 11 yaş fark olmasına rağmen artık evliliği hiç düşünmeyen bir insan olarak bende onu kandırmışımdır ayrıcana :) 
 Komiktir çok, acayip eğlencelidir herseyden önce ve hala çok konuşandır :) mavi gözlü, sarışın erkekleri hiç beğenmem ııııyyyyy derken, kendisine beni aşık edendir, zekidir, akıllıdır, ama zekası okuduğu okullar çok iyi olduğu halde bir tek okullardan gelmez, hayatın içinde ayrı parlak bir zekası vardır onun, okulla zekanın bir olduğunu düşünen insanlar gibi değildir o, değişiktir, diğer erkeklerden farklıdır hep benim gözümde, çok iyi niyetlidir, kolay kolay başkalarına hayır diyemez, hem fedakar hem vefakardır, çok sever, sevdiğini de hemen belli eder, çocuklara bayılır, çok iyi yemek yapar, herkese gerektiği gibi hep içten davranır, akrep burcudur, hırslıdır, çalışkandır, fevridir bazen, birden sinirlenir sonra hemen anlar sakinleşir, ama genelde boşuna sinirlenmez sinirlendiğinde haklı yere kızar, zevklidir, renk körüdür ;),  hem mantıklı hem çok duygusaldır, ne kadar rahat biri gibi  gözüksede pipiriklidir, ses tonundan anında anlarım ne düşündüğünü neye üzüldüğünü, beni hep korur ama hep arkamda yanımda olur, o yanımdayken o kadar güvenli hissederim ki kendimi.. dünya yıkılsa umrumda olmaz çünkü o da yanımdadır ki  o anda zaten, kimseyi ve yapılan şeyi unutmaz bu yüzden "fil" derim kendisine, çünkü fillerin muazzam bir hafizası vardır, tıpkı 3 yıl önce tanıştığım, aklımdaki evlenip aynı evde yaşama fikrini bu kadar güzelleştirebilen yetenekli adamın hafizası gibi...
Her zaman en önce herşeyde aklıma, gözümün önüne kocacım gelir, sadece 2 yıllık evliyiz ama olay yıllarda değildir ki,  kalplerdedir... Kalpler, duygular uzun zamandır birlikteymişiz, uzuuunnn zamandır zaten birbirimizi tanıyoruz gibi...

Asıl en önemlisi 3 yıl önce o bar'da tanıştığım komik adam çocuğumun, ikimizin, aşk'ımızın bir parçasının babası :) çok iyi ve ilgili bir baba olacağını da o kadar iyi biliyorum ki... Hatta o kadar da şanslıyım ki sırf bu yüzden bile evlenilirdi bu adamla diyorum :) 

Sevgili çocuğum bu not sana : Doğduğun zaman çok mutlu bir ailenin içine geliceksin. Bizde bilmiyoruz neyle karşılacağımızı, sende bilmiyor olacaksın. Herşeyi bize öğreten anne-babalarımız gibi bizimde herşeyi öğretebileceğimiz bizden bağımsız, ayrı bir kişi olarak sen geliceksin. Bizim evimize, kucağımıza, hayatımızın tam ortasına geliceksin. Birbirini gerçekten çok seven, sevgisini de sonuna kadar önce birbirimize sonra sevdiğimiz tüm insanlara gösterebilme becerisine sahip insanlar olarak  senin anne- baban olacağız biz. Çocuk hayatı değiştirir hiç nefes alamazsınız çocuk yüzünden derler hep ya, nefes alamayan ailelelerden değil, birlikte nefes almayı bilen ailelerden olacağız. Seni emin ol o kadar çok ve karşılıksız seveceğiz ki... Sen sadece sağlıkla ve zamanında gel...

Hepbirlikte her zaman önce sağlıklı,mutlu, uzun bir hayat yaşamak dileğiyle... 
Son söz de babacığına...

Seni çok ama çok seviyorum kocacığım ... Her zaman da söylediğim gibi iyiki evlenmişiz yaşlı kurt ;) Daha nice evlilik yıldönümlerine...