Merhabalar,
Gecikmeli olarak
yazıyorum iki haftayı da birlikte... Yazamadım çünkü ayıptır söylemesi tatil
koşturmacaları içindeydik pek sevgili kocacım ve karnımdaki minimini
bebekimizle birlikte :)
15. Hafta başındaki
tatilimize bayramdan bir kaç gün önce, Eriklideki babaannemizin yazlığında
babaannemiz ve halamızla birlikte başladık. Bizim (artık büyük nokta)
karnımın da azcık şişmiş olmasıyla birlikte daha şimdiden çok sevilmeye başladı
bile, bir sürü kıyafeti bile hazır, sevgili halamız tarafından... Mide
bulantılarım da artık kalmadığı için kendimi gayet iyi hissettim. Erikli'nin
denizi de Ege denizidir bu arada ve müthiştir, balıklarla birlikte
yüzersiniz, denizin dibini göre göre... Ama biraz serindir tabiki, hele bu sene
bana Marmara denizi bile soğuk geldiyse bu su böbreklerimi donduracak
soğukluktaydı bana göre :) Bu yaz hamilelikten dolayı vücut sıcaklığımın yüksek
olmasından belki de, denize girmek bana işkence gibi geliyor resmen : ( suya çığlık
çığlığa giriyorum hep ...
Bayramda da
Eriklideydik, yaz tatilinde bayram ayrı bir güzel oluyor herkes denizde
mayolarıyla bayramlaşıyor ne güzel, kıyafet, saç, makyaj derdi yok kimsede ;))
Bol bol yürüyüş yaptık, her gün günlük şişe sütlerden içmeye devam ettim, mide
yanmasından çok şikayetçiydim ve süt; mide yanmasının baş ilacı kesinlikle !!
Bütün nefes borumun yandığını hissettim sürekli ve yediklerime dikkat ettiğim
halde her gece midem yandı ve sadece kocacımın hazırladığı ılık süt
anında geçirdi, kendim ısıtınca geçmedi ne gariptir ki ;P
Ve benim meşhur
bitmeyen kabızlığım hala devam ediyor, doktora gittiğimizde ilk söyleyeceğim
şeylerden biri...
16. haftaya girmeme
az kala hem sevgili bir zamanlar incecik olan (4 ay kadar önce) belime
veda etmek ve biraz sevimsiz bir ağrıyla tanıştım. Eriklideki tatilimiz bitmeye
yakın bu sefer de önümüzde bizi bekleyen 4 günlük bir Prag tatiline
hazırlanmaya başlamıştık ki, sağ kasığımda bir ağrı hissettim, ağrı yine
sağ tarafımda karnıma doğru devam ediyordu. Pek önemsemedim ama bedenim bana
" biraz yavaş ol, sen hamilesin " demeye başlamıştı bile...Ama ben o
an yıllardır hep merak ettiğim Prag tatilinin merakı içindeydim ki...
Gitmede bir kaç gün
önce hafif bir sızı hissettim ama biraz dinlenince birşey kalmıyordu. Ta ki
Prag'a gidene kadar... Salı günü daha uçak kalkmadan başladı hamilelik
maceralarım :)
Bizim noktanın bir
huyunu öğrendik ki bu aralar, babasıyla yedikleri içtikleri, sevdikleri,
sevmedikleri bu kadar aynı olamaz... hamileliğim boyunca çok sevdiğim halde hiç
tatlı yiyemedim, çünkü babası tatlı hiiiiççç sevmez, hamur işini pek sevmezdim
ama mideme de iyi geldiği için hamur işlerini bir güzel lüplettim, çünkü babası
bayılır hamur işine daha bir sürü örnekler... ama en bariz olanı uçaktan önce oldu
ve babasının sevmediği şeyleri yiyip içmemem gerektiğini tamamen öğrenmiş
bulunuyorum. Uçaktan önce, hamileyken henüz hiç içmemiş olduğum ama normalde
severek içtiğim portakal suyundan 2 bardak içtim ne güzel, ama babası demişti
ki içerken, "ben hiç sevmem portakal suyunu, hep midemi yakar", aa
dedim ben bayılırım, neyse efendim içtik biz uçağa bindiiikkk... Daha uçak
kalkmadan benim bir midem kalktı o portakal suyundan, bütün yaptığım kahvaltıyı
çıkardım, o da son anda yetiştim her yeri batırmak üzereyken, önce kendi
koltuğumun önündeki kusmuk kese kağıdına, sonra kocacımınkine sonra da
yanımızdaki İngiliz kızcağızın uzatmış olduğu elimizde kalan son kese kağıdına
:)) Açıklama yapmak zorunda kaldık belki rahatsız olmuştur diye ama kızcağız
zaten bişey sormamıştı, bizim Türklerde var o herşeyi sormak, merak etmek...
Sersemlemiş olmakla birlikte uçakta kalktı o sırada tabi, bu seferde koltuklar
bana çok sıkışık geldi ve kısa süreli bir bayılma hâli geçirdim...Ah yavrucum
babacığının beni nasıl sakinleştirdiğini ve nasıl sabırla kusmuklarımla
uğraştığını görmeni isterdim. Neyse ki ağlaya zırlaya sağ salim yere
indiğimizde kendime gelmiştim birazda olsa... Prag'da çok güzel serin bir hava
bizi bekliyordu çünkü...
Prag tatilini eğer
seyahat blog'u yazıyor olsaydım uzuuunn uzunn anlatırdım ama yine de özet
geçmek gerekirse, öncelikle Prag'ı çok sevdik ve çok beğendik... Roma'ya
gitmiştik geçen yıl, oraya da aşıklar kenti derler ama Prag kesinlikle daha
romantik ve daha bir aşıklar kenti... Tahta oyuncakları, kuklaları, cadıları ve
biraları meşhur, her sokağın köşesindeki oyuncakçılarda, kukla dükkanlarında
kendimizi kaybettik. Ve beyaz/sarı Çek çocuklarına bakmaktan bir hal oldum
onlarda benim gibi esmere bakmaktan :) bu kadar güzel çocukları olur mu
hepsinin yahu, o kadar çok baktım ki, civciv sarısı bir çocuk çıkabilir benden
(ki sarışın olsun istiyorum) babasının da sarışın katkılarıyla :) Prag'da
yerlilerinden az insan var ve o kadar turist olmasına rağmen yine de kargaşa
yok ve insanlar çok nazik. Küçük bir yer Prag, bizim de bol zamanımız olduğu ve
kasığımdaki kramplarda gittikçe daha çok acı verdiği için sürekli dinlenerek devam
ettik gezmeye... Ama gezerken artık baktık ki dinlenerekte geçmiyor bu ağrılar,
doktorumuzu aradık, bir fitil kullanmamı önerdi ve bol bol su içmelisin dedi,
eğer çok fazla ayakta kalıp yorulduysam kramp girmesi normalmiş ama yine de
görmesi lazımmış beni tabiki... Haftaya zaten randevumuz olduğunu o zaman
görüşeceğimizi söyleyerek ama yine de kanama ya da herhangi birşey olursa haber
vermemizi tembih ederek kapattık telefonu...
Prag, her ne kadar
kramplar girse de :) bizim için özel bir yer oldu, bebeğimize, minik noktamıza,
oradan ilk oyuncağını almış olduk ve karnımda oraları gezdi, hissetti, göremedi
ama sokak müzisyenlerinin çaldığı o süper klasik müzik parçalarını
dinlemiş, bizim konuşmalarımızı, değişik dilde konuşan insanları duymuş
oldu daha karnımda bile ne kadar şanslı bir çocuk ;) Ama çok fazla hareket
ettiğimden sanırım 2 haftadır hiç hissedemedim hareketlerini... Son Prag günümüz
de sevdiklerimize küçük hediyeler almakla geçti ve aklımızda, gözümüzün önünde
hala Prag görüntüleriyle hiç dönmek istemeyerek kalabalık İstanbul'a geri
döndük.
Daha doğrusu tekrar
anneanne/dede yazlığına geldik hafta sonu dinlencesine, havaalanına bizim
evden daha yakın olduğu için... Kalktık sabah kahvaltı yaptık hiçbir şeyim
yoktu, sonra birden tuvaletin önünde başım dönmeye başladı ve anneme zor
diyebildim gel beni tut diye, o sırada kocacım Barbaros'ta geldi beni düşmek
üzereyken tuttular, kendimden geçmek üzereydim ama duyabiliyodum yine
etrafımdakileri, iyimisin diye soruyorlar, gözümü açamadan kafamı
sallayabiliyorum sadece. . Tansiyonuma baktılar 10/6 aslında çok düşük değil
ama kalp atışım inanılmaz çıktı tam 147 atıyordu... Korktular tabi ki, Barbaros
hemen doktorum Gökmen Bey'i aradı, telaş yapmamalarını, beni sol tarafıma
yatırmalarını ve hemen kola içirebileceklerini söylemiş, galiba yorgunluğun
acısı o an çıktı asıl... 1 saat sonra kendime gelebildim biraz ama bütün günümü
yatıp dinlenerek geçirdim. Bazen hamile olduğumu unutuyorum diyorum ya daha
doğrusu vücudumun değiştiğini, daha çabuk yorulabildiğimi unutuyorum. Bundan
sonra dikkat ediyorum ama daha çok dikkat edeceğim hem bebeğim hem kendim
için...
Aslındaaaa bu
haftanın en önemle beklediğimiz konularından biriyle bitirmek isterim yazımı :)
Önümüzdeki hafta yani 17. Haftamın içindeyken ben, bizim bu aralar sakin
zıpzıpımızın cinsiyetini öğreneceğiz ; ) O yüzden hepimiz ve herkes çok
heyecanlıyız. Bizim nokta acaba kız mı ? Erkek mi ? Bakalım kendini gösterecek
mi?
Minik noktama buradan bir anne notu düşmek isterim: Şuan bizim için sadece bir bebeksin. Kız da erkekte olsan benim için hiç farketmez ki zaten, sadece odanı ve kıyafetlerini ona göre ayarlayacağız o kadar ama kız olsan da herşeyini pembe ya da erkeksen eğer her şeyini mavi yapmayacağız :) Seni seviyoruz sadece o kadar...Tek istediğimiz sağlıkla ve zamanında gelmen...
Minik noktama buradan bir anne notu düşmek isterim: Şuan bizim için sadece bir bebeksin. Kız da erkekte olsan benim için hiç farketmez ki zaten, sadece odanı ve kıyafetlerini ona göre ayarlayacağız o kadar ama kız olsan da herşeyini pembe ya da erkeksen eğer her şeyini mavi yapmayacağız :) Seni seviyoruz sadece o kadar...Tek istediğimiz sağlıkla ve zamanında gelmen...
İki haftalık fotoğrafımla ilgili bir not: Fotoğrafımdaki mekan Prag’da kaldığımız süper rahat ettiğimiz otelimizde çekilmiştir.
Sevgiler,
Zıpzıpın, minik noktanın, bebekin annesi