22 Ekim 2013 Salı

Gizmo'nun Hamilelik Günlüğü 24. ve 25. Haftalar


Merhabalar...

Araya Bayram o, bu, şu, ayy fotoğraf çekilmedim, yok şimdi üşendim yazamam derken iki haftayı daha geride bıraktık.

Artık birşeyleri unutmaya ve "bebeğinizi beklerken sizi neler bekler" kitabındaki 6. Ay hamilelik açıklamasında yazan cümleye göre - mantık dışı davranışlar- yapmaya o kadar alıştım ki :) gerçekten bu aralardaki durumum tamamen böyle, sürekli birşeyleri yapmayı unutuyorum ve cidden mantık dışı hareketlerde bulunabiliyorum. Mesela geçtiğimiz akşamlarda elektrik çarpması gibi :) gittim elimi sanki bile bile isteyerek elektriğe soktum, hiç aklıma gelmedi mutfak aspiratörü'nün ışığının yuvasına parmaklarımı sokunca elektrik çarpabileceği.. Halbuki elektrik işlerinden de anlarım(anlardım bir aklım gitmeden bir 6 ay kadar önce :) neyse sağ kolum hafif felç halinde bir müddet kaldıktan ve ben biraz korkudan ağladıktan sonra - bebeğime bişey olmuşmudur kocacıııımm:( ? "yok biraz saçları elektrikten diken diken olmuş olabilir içerde" cevabıyla birlikte halime gülmemizle olayı unutmamız bir oldu :) Miyop olan ve yıllardır lens kullandığım sevgili gözlerimde uzağı iyice göremez oldu ayrıca. Bir de sürekli tuvalete çıkmaya başladım. Ne içersem içeyim biraz sonra hooooppp tuvalete...

Bayramdan önceki ctesi evlenme yıldönümü yazımda bahsetmiş olduğum tanıştığımız unutulmaz mekanımıza gittik :) en son benim uğradığım zaman mide bulantısı ve yorgunluk eşliğinde yine de herşeye rağmen gezi Parkı'na gittiğim zamandı. O zamandan beri gidememiştik pek sevgili kocacımla birlikte Pendor Corner'a... Özlemişim orayı... Gittiğimiz akşam en hoşuma giden tanıdığımız herkes ama herkesin karnımı sevmesi oldu :) gören sevdi, eğildi öptü, kulağını dayadı, bizim zıpzıp kulaklara iki tekme atmayı ihmal etmedi :)  ilk defa hamile karnına dokunanlar benim karnıma dokunmuş oldu, hamileliğin beni daha güzel yapmış olduğunu söyleyenler oldu, bu özel ilgi ve alakadan pek memnun kaldım vallahi, bayılıyorum karnımı ve bebekimizi içten seven insanlara ... sevgi yumağı halinde geç saatlerde ayrıldık ordan, çok iyi geldi pozitif insanlar içinde olmuş olmam. Ama karnımda o kadar sevimli geliyor ki bana bile, hep elim karnımda hep minik noktamızı seviyorum, okşuyorum, konuşuyoruz babasıyla, tekmelerini hissetmek zaten harika ama içimde bir karate kid, bir ahtapot, bir sporcu mu, futbolcu mu desem artık bişey büyüyor, tekme yumruk, muhtemelen kafa atma şeklinde :) uyumakta güçlük çekiyorum çok hareket ettiği için. Nasıl pozisyonda yatsam bilemiyorum. Gün içinde de eğer çok yürümüşsem ya da evde fazla ayakta durup iş yapmışsam ertesi sabah ahh belim, sırtım diye uyanıyorum.  Sevgili oğlumun keyfi yerinde gayet ama onu biliyorum ;) genelde sesime ya da dürtmeme tepki veriyor, o zaman işte bir an önce çıksa da görsek, sevsek diyorum.

Bayramda aile ziyaretleri yaptık. Babaannemiz, halamız, büyük teyzeler, enişteler, anneanne/dedemiz, dayımız, büyükanne ve büyükbabamız, büyükteyzeannemiz ;) herkesi gördük,konuşma seslerini, gülmelerini dinledik,  şimdilik oğlum karnımda bayramlaştı büyükleriyle :) Saolsun beni de unutmamışlardı halamızın ve babaannemizin bayram hediyeleri olan hamile kıyafetlerini pek sevdim.

Odamıza yeni eşyalar almaya da devam ediyoruz hızla ve dayanamayarak. En son aldığım, indirimde olan ve uzuuuuunn/deriiiiiinnn araştırmalarım sonucu almaya karar verdiğim Avent'in Natural tekli elektrikli göğüs pompası oldu. Evimize çok yakın olan Hello Baby Mağazası'ndan aldım. Medela'yla Avent arasında kalmıştım ama Aventle ilgili daha çok olumlu yorum okudum internette. Bir de hediyesi vardı yanında, göğüs pompası alan ilk 50 kişiye Ayşe Öner'in "Hamilelik Doğum ve Bebek Bakım Kitabı" hediyeydi, istiyordum bu kitabı almak zaten. Ne hikmetse istediğim kitaplar bir şekilde gelip beni buluyor, ne güzel :)

Hello baby'den küvet, maşrapa, küvet filesini de aldık. Şimdi yeni fileler çıkmış yumuşak minder gibi içi minik minik strofor. Minder gibi de kullanıp küvetin tabanına da koyarak yıkanabiliyor bebek. Gerçi suyla temas etmesi çok daha iyi ve rahatlatıcı bebek açısından. Sonuçta sürekli suyun içinde olduğu bir ortamdan çıkıyor.

Zıpzıpın odasının şekline karar verememiştik bu hafta onun da tekrar yerini değiştirdik. Şimdiki hali biraz daha iyi oldu sanki. Ama yine her an değişebilir :) Halamız sponsorluğunda alışverişimiz bayramda da devam etti. English Home'a girelim neler var diye bakalım dedik, çok güzel nevresim takımları, yatağın parmaklıklarına takılan yatak koruyucularından, yastık kılıflarından aldık. Hepsi çok sevimli baykuş temalı ;) Uzun zamandır da dümdüz, desenli olmayan, beyaz tül arıyordum. Perdecilerin hepsinde hep cicikli bicikli illa desenleri olan tüller var. English Home'da tam aradığım tülü de tesadüfen bulduk sipariş ettik, 20 gün içinde gidip alacağız. Böylelikle tül işini de halletmiş olduk.  İdil Baby'den de yumuşacık, şık bebek battaniyesi ve banyo havlusu takımından aldık. Penye battaniyelerinin çok kullanıldığını okudum, o yüzden mümkün olduğunca %100 pamuk  penye battaniye depoluyoruz. Yavaş yavaş eksiklerini gideriyoruz böylece, daha alınacak şeyler var ama daha zamanımız da var, acele acele yapmaya gerek yok. Satıcı kızın dediğine göre  millet doğumuna son 10 gün kala gidip perde siparişi verebiliyormuş mesela :) böyle rahat insanlarda var.


 
Ayrıca kendime de ilk defa hamile alışverişi yaptım :) Şimdiye kadar normal ama bol kıyafetlerimi giyebiliyordum ama şu son bir kaç haftadır giyebildiğim şeyler baya azaldı, hatta fotoğraflarıma dikkat ederseniz genelde aynı kıyafetlerle geziyordum. Sevgili kocacım bana sürekli kendin içinde alışveriş yapman lazım dese de ben artık ikinci derim olarak atadığım taytım ve bol penye üstümü giymeye inatla devam ediyordum. Normal külotlu çoraplarımda aslında hala oluyor ama biraz sıkışık hissediyorum. O bana sevimsiz gelen anne karnına denk gelen bebek resimleri olan herkesin giydiği hamile tişortlerini de hiç sevemedim. Acayip itici geliyor bana. Hamileysen hamilesin zaten belli oluyor, bir de o bebekli tişörtü giymenin ne manası var anlayamadım. Kışın da ne giyerim acaba diye düşünürken aslında kışlık hamileliğime uygun normal kıyafetim çok var, ya taytla ya çorapla giyerim dedim ve hamile çorabı, GeBe Mağazası'ndan siyah hamile taytı aldık. Başka diğer çirin kıyafetlere bakmadım bile. O hamile taytı ne rahatımış arkadaş, gece/gündüz , yatarken bilem giyerim. Hamile külotlu çorabını daha denemedim. Ama eminim o da çok rahattır.  Buyrunuz iki haftaya iki fotoğraf hemde bir tanesinde görünüyorum :)


                                

Bu 9 günlük tatilimizin devamında bol bol DVD film izledik. Resmen izleyemeyeceğimiz günlerin acısını çıkardık :) Normalde ben günde iki film izlemem ama iki günde üç film izlediğimiz zaman bile oldu. Evde boş boş aptal kutusu televizyona bakmaktansa film izlemek kesinlikle çok daha eğlenceli daha dinlendirici.

Önümüzdeki haftasonu Cumartesi günü doktorumuzla randevumuz var,  glikoz yükleme testi yapılacak ve bebekimizle buluşucaz.


Bizi takip etmeye devam edin ;) öperiz....
Zıpzıp ve Annesi

9 Ekim 2013 Çarşamba

Bir evlilik yıldönümü yazısı...

Bugün sevgili kocacımla evlilik yıldönümümüz... 2 yıl önce bugün, bu akşam bir gecede gelen kış mevsiminde, yağmurlu bir havada evlendik biz. İyikide evlendik.
Bu akşam 3 kişi yemeğe çıkıcaz hemde :). Kocacım bana sürpriz yapıp eve çok güzel, harika kokan, minicik ı love you yazan balonlu bir çiçek buketi ve yanında kırmızı kalpten oyuncak göndermiş. Her zaman düşüncelidir benim kocam... Bi tek senin mi kocan var, hepimizin var derseniz tamam hepinizin yine olsun ama ben hiç evleneceğimi bile düşünmezdim. Evlenen insanlarla tartışırdım bide üstüne. "Ne için evleniyorsunuz ki, evlenince ne oluyor, toplum baskısından kurtuldunuz mu demek bu yani, hemde bir insanla o kadar yıl ömür mü geçer, ben sıkılırım, her gün aynı kişiyi görmek sıkıcı değil mi?" Diye insanların başının etini yerdim :) yerdim diyorum çünkü bu kadar doğru bir insanı bulamamaktan korkuyordum hep,  hep güvensizlik vardı etrafımdakilere içimde ya da hep nasıl olsa birinden biri gider bu iş zaten biter deyip herkese fazla ilgisizdim. 
Ta ki bir akşam bir mucize olup, Taksim'de bir bar'da Barbaros -arkadaşlarının tabiriyle Barbi - adında biriyle tanışana kadar :)

O zamanlarda yeni açılan kocaman bir sinemanın ekip şefliğini yapıyordum. Vardiyalı çalışıyorduk iki şef olarak ve nerdeyse günün 13-14 saati ayakta olduğum zamanlar oluyordu. Gece çalıştığım zaman işimiz çok geç saatlere kadar sürüyordu. Yazlıktan 8-9 yıllık arkadaşım Erman'da bana hep bir bar var çok eğlenceli bi yer seni oraya götürcem deyip duruyordu e hadi dedim bi akşam gidelim. Böylelikle aynı mekanlarda aynı havayı solumuş olmanın başlangıcını yapmış olduk. 

Sonraki hafta başka arkadaşlarımla da oraya gittik ama çok geç saatte.. Herkesin kafasının iyi olduğu zaman diliminde, benim değil ama müstakbel kocamın öyleydi o zamanlar :) sonra baktım biriyle tanıştık...nasıl çok konuşuyor ama anlatamam, hem komik hem eğlenceli ama fazla konuşkan.. E bide çakırkeyif saatlerin etkisiyle o anlattı o gece biz güldük, bir yandan da içimden "aman ne çok konuşuyor yahu, bu kadar geveze erkeklerden hiç hoşlaşmam" deyip duruyorum. O gece isimlerimizi bile söylemedik birbirimize sadece öyle zaman geçti gitti evlerimize dağıldık.
Ertesi hafta yine gittim bir baktım o da orda ama saatler yine çakırkeyif saatler beni de hatırlamadı zaten derken biz neredeyse tam 4 kez tanışmış olduk :) en son telefon numarası isteme teşebbüsü erkek tarafından hemde artık ayık kafayla geldiği için "hayırdır 
numaranı sen ver ben seni geldiğimde ararım" diye atarlı ve nazlı bir giriş yapmış olduk birbirimizin hayatına böylelikle ;) 

Artık müstakbel kocacım beni zamanında adımı ezgi mi yapmamış, saçlarımı kıvırcık mı görmemiş, beni bar'ın kapılarında mı beklememiş...onları daha sonra arkadaşlarından öğrenecektim ;) 

En nihayetinde biz 12 Haziran 2010 tarihinde sevgili olma yolunda ilk adımı atmış olup, bir kaç ay sonra da tam aradığımız insanlarız diyerek evlilik kararı  zaten kendiliğinden verilmiş ve evlenmek aslında aynı evi  birbirini deli gibi severek ama sorumlulukları da paylaşmaktır diyen  iki insan olarak şuan huzurlarınızda karı-koca olarak bugüne ve bizi bekleyen daha bir çok güne ilerleyen şanslı ve birbirine deli gibi düşkün çiftiz.

Bizim o bar'da karşılaşmamız bir mucizeydi derim hep çünkü kendisi taaa Kanada'larda 12 yıl yaşayıp, babasının vefatı üzerine gelip, tam da taaaa oralara dönmek üzereyken beni bulmuş ve kandırmıştır efendim. Bana evliliği daha gencecik yaşımda düşündürüp evli bir insan haline getiren :)  ama her gün "iyiki de evlenmişiz ne de iyi etmişiz" dedirten insan kişisidir kendisi... Aramızda 11 yaş fark olmasına rağmen artık evliliği hiç düşünmeyen bir insan olarak bende onu kandırmışımdır ayrıcana :) 
 Komiktir çok, acayip eğlencelidir herseyden önce ve hala çok konuşandır :) mavi gözlü, sarışın erkekleri hiç beğenmem ııııyyyyy derken, kendisine beni aşık edendir, zekidir, akıllıdır, ama zekası okuduğu okullar çok iyi olduğu halde bir tek okullardan gelmez, hayatın içinde ayrı parlak bir zekası vardır onun, okulla zekanın bir olduğunu düşünen insanlar gibi değildir o, değişiktir, diğer erkeklerden farklıdır hep benim gözümde, çok iyi niyetlidir, kolay kolay başkalarına hayır diyemez, hem fedakar hem vefakardır, çok sever, sevdiğini de hemen belli eder, çocuklara bayılır, çok iyi yemek yapar, herkese gerektiği gibi hep içten davranır, akrep burcudur, hırslıdır, çalışkandır, fevridir bazen, birden sinirlenir sonra hemen anlar sakinleşir, ama genelde boşuna sinirlenmez sinirlendiğinde haklı yere kızar, zevklidir, renk körüdür ;),  hem mantıklı hem çok duygusaldır, ne kadar rahat biri gibi  gözüksede pipiriklidir, ses tonundan anında anlarım ne düşündüğünü neye üzüldüğünü, beni hep korur ama hep arkamda yanımda olur, o yanımdayken o kadar güvenli hissederim ki kendimi.. dünya yıkılsa umrumda olmaz çünkü o da yanımdadır ki  o anda zaten, kimseyi ve yapılan şeyi unutmaz bu yüzden "fil" derim kendisine, çünkü fillerin muazzam bir hafizası vardır, tıpkı 3 yıl önce tanıştığım, aklımdaki evlenip aynı evde yaşama fikrini bu kadar güzelleştirebilen yetenekli adamın hafizası gibi...
Her zaman en önce herşeyde aklıma, gözümün önüne kocacım gelir, sadece 2 yıllık evliyiz ama olay yıllarda değildir ki,  kalplerdedir... Kalpler, duygular uzun zamandır birlikteymişiz, uzuuunnn zamandır zaten birbirimizi tanıyoruz gibi...

Asıl en önemlisi 3 yıl önce o bar'da tanıştığım komik adam çocuğumun, ikimizin, aşk'ımızın bir parçasının babası :) çok iyi ve ilgili bir baba olacağını da o kadar iyi biliyorum ki... Hatta o kadar da şanslıyım ki sırf bu yüzden bile evlenilirdi bu adamla diyorum :) 

Sevgili çocuğum bu not sana : Doğduğun zaman çok mutlu bir ailenin içine geliceksin. Bizde bilmiyoruz neyle karşılacağımızı, sende bilmiyor olacaksın. Herşeyi bize öğreten anne-babalarımız gibi bizimde herşeyi öğretebileceğimiz bizden bağımsız, ayrı bir kişi olarak sen geliceksin. Bizim evimize, kucağımıza, hayatımızın tam ortasına geliceksin. Birbirini gerçekten çok seven, sevgisini de sonuna kadar önce birbirimize sonra sevdiğimiz tüm insanlara gösterebilme becerisine sahip insanlar olarak  senin anne- baban olacağız biz. Çocuk hayatı değiştirir hiç nefes alamazsınız çocuk yüzünden derler hep ya, nefes alamayan ailelelerden değil, birlikte nefes almayı bilen ailelerden olacağız. Seni emin ol o kadar çok ve karşılıksız seveceğiz ki... Sen sadece sağlıkla ve zamanında gel...

Hepbirlikte her zaman önce sağlıklı,mutlu, uzun bir hayat yaşamak dileğiyle... 
Son söz de babacığına...

Seni çok ama çok seviyorum kocacığım ... Her zaman da söylediğim gibi iyiki evlenmişiz yaşlı kurt ;) Daha nice evlilik yıldönümlerine...





8 Ekim 2013 Salı

Gizmo'nun Hamilelik Günlüğü 23. Hafta



Merhabalar...

Soğuk, buz gibi bir haftaya gözümüzü açtık. Resmen çizgi filmlerdeki gibi aniden çat! diye kış geldi. İki gün önce kısa kollu tişörtlere dolaşırken birden uzaylı gibi koca koca kabanları, montları giydik  :S  Mevsim değişikliğinden kaynaklanan ve genelde her sene yaşadığım nezle+alerji birlikteliğini bu sene de yaşadım çok şükür. Bu kış hasta olmayacağım diye kendimi şartlıyorum ve olumsuz düşünmemeye çalışıyorum ama birden başlayan, yalnızca iki gün süren, nerdeyse 200 kere şiddetli hapşırma ve burun silme kombinasyonundan oluşan hastalığım dağıttı beni. Doktorum çok mecbur kalmadıkça alerji hapı kullanmamamı söylemişti, mecbur kaldığım bir durum yaşadım ve alerjik insanların olmazsa olmaz haplarından bir tane kullandım fakat o bile kesmedi. Meyve yiyerek ve dinlenerek atlattım iki günde, nihayetinde.

Aynı hafta itibariyle babaannemiz yürüme zorluğundan kaynaklanan bir kalça ameliyatı geçirdi. Hastaneye onunla birlikte sabahtan gittik, ameliyathaneye girene kadar yanındaydık. Kalabalık, moral verici sevenleri eşliğinde başarılı bir ameliyat geçirdi. Ama hastane ortamına fazlaca dayanamayarak bundan sonraki günleri evde geçirdik, Zeynep ablasıyla beraber. Burdan kendisine tekrar geçmiş olsun diyoruz bebekimle birlikte...

Bu sırada da İkea'dan aldığımız oda takımının kurulumu yapıldı. Şapşahane oldu odamız :)) Bebek mavisi duvar rengiyle beyaz mobilyalar çok huzurlu görünüyor. Oda biraz büyükçe mobilyalarda biraz minikçe olduğu için şimdilik tam nerede duracaklarına karar veremedik. Her akşam ordan oraya değiştiriyoruz eşyaların yerlerini.. Bir karara varacağız umarım ;)

Odamıza sürekli yeni birşeylerde giriyor bu sırada ki girmeye de devam edecek. Gardırop'unun içi yeni kıyafetlerle dolmaya başladı. Yeni oda ve kıyafet kokusuna bayılıyorum. Daha doğrusu herşeyin yepyeni olmasına... Yepyeni bir hayata başlayacak olan bir canlı var içimde.. Ve nerdeyse hiç uyumayan.. Fetuslerin uyuması gerekmez mi halbuki.. Ama bizim kıpırdak hiç durmadan hareket ediyor içerde, artık alıştım diyebilirim ama Çoğu zaman uykuya dalmakta zorluk çekiyorum hemde daha 23. Haftamda hemde minik nokta daha 600 gr ağırlığındayken. E daha bunun bir kaç ay sonrası var o zaman ne yapacağım acaba ? Bu hafta itibariyle de bebekimin kulakları daha iyi gelişmiş durumda, artık yüksek sesleri daha iyi duyabiliyor. Zaten birlikte bol bol müzik dinliyoruz, ben şarkı söylüyorum. Kitap okuyorum o da duysun diye, sesli ve yeni odasında vakit geçiriyoruz.
Buyrun bu haftaki fotoğrafım -kilolu gibi çıktığıma bakmayın, sevgili kocacım fotoğrafımı alttan çekmeyi tercih edince hep böyle gözüküyorum-



Hareketlerim kısıtlı değil daha, ne de olsa hamileliğin ikinci trimesterı yani balayı dönemini yaşıyorum, bitmesine de çok az kaldı gerçi. Karnımın büyümesi bu hafta daha yavaşladı gibi, - iyikide yavaşladı, davul gibi gerilmesi çok rahatsız ediyor- kendimi minik bir fındık yutmuş solucan benzetmemi yineliyorum :) Arada bir nefes darlığı şikayetim oluyor. Bir de yemek yaparken ya da herhangi birşey için ayakta çok fazla duramıyorum. Hemen belim ağrıyor. Dinlene dinlene yapmaya çalışıyorum, salona gelip hemen ayaklarımı yukarı dikiyorum. Biraz fazla yorulduğum zaman gece uyuyamıyorum bu seferde bel ağrısından... Tatlı isteğim de ilk defa bu hafta ayyuka çıktı, buzdolabını açıp ne yesem diye düşünüyorum. Bizim minik kıpırdak - aslında ismi belli kendisinin fakat daha açıklamıyoruz - bazen göbek deliğimden fırlıcakmış gibi hareketler yapıyor. Karnımın şekli yamuk yumuk oluyor kafasını genelde sağ tarafımda hissediyorum, daha sert oluyor kafasının olduğu yer, koca kafalı yavrum benim :) babasıyla birlikte hayretler içinde seyrediyoruz.


Haftasonu büyükannemiz, anneanne, dede, dayı ve simge teyze geldiler bize, babaannemizi ziyarete gitmek için. Odamızı gördüler çok beğendiler, özellikle renkli kanepemizi her gelen çok beğeniyor, rahatlığı da fevkalade. Annemler gelince yine mobilyalar nasıl dursa diye fikir alışverişi yapmadık değil :)
 
Normal doğumla ve emzirmeyle ilgili genelde olumlu düşünceler ve annelerin mümkün olduğunca pozitif hikayelerini dinlemek istiyorum hamilelik sürecim içinde. Ama maalesef olumsuz anılarını anlatanlar oluyor. Bu düşüncelere de biraz tepki gösterince alınabiliyorlar. Oysa ki hamile olan ve normal doğum hayali kuran annelere biraz daha duyarlı ve dikkatli konuşmak lazım. Olumsuz ve kötü sonuçlanan hikayeler anlatmanın ne gereği var anlamıyorum. Zaten çocuk gelişimi mezunu olarak zamanında iyi, kötü çok doğum hikayesi dinledim ve fotoğrafları gördüm. Komşunun başına gelen olayları anlatmak yerine biraz daha annenin pozitif şeyler düşünmesini sağlamak ya da moral vermek bu kadar mı zor? ...Sonra da bizden güllük gülistanlık hamilelik geçirmemizi bekliyorlar. Ne kadar az kalabalık içinde bulunursak o kadar iyi bence hamilelik sırasında. Anne karnındaki bebek, annenin ufacık bir üzüntüsünden o kadar çok etkileniyor ki. Mesela bizim kıpırdak inanılmaz sert oluyor ve yukarı kaburgalarıma doğru baskı yapıyor ve çok fazla ama huzursuzca hareket ediyor, hiç durmadan tekme atıyor, oradan oraya yer değiştiriyor. Hangi pozisyonda olursam olayım ben tamamen sakinleşene kadar o da sakinleşmiyor. Bebeğime neden bunu yaşatıyım ki? İnsan böyle bir zamanda normalinden daha fazla hassas ve duyarlı. Daha farklı ve detaycı beyin yapısı hormonlardan kaynaklanıyor aslında... Etraftaki en yakınların bunu en iyi anlayanlar olması gerekir. Her zaman örnek aldığım ve 'inşallah bende ilerde onun gibi anne olurum' dediğim güzel annem ve beni en iyi tanıyan kan bağının hiç önemli olmadığını yine yeni yeniden hissettiren yakın kız arkadaşlar en moral verici insanlar olarak hep yanımdalar iyiki...

Haftanın süprizi ise;  Hülya Cinsçiçekçi'nin bloguna yazdığım yorumla birlikte yapılan random.org kitap çekilişinde uğurlu sayım, ayrıca doğum günüm olan 23. yorumcu olan bana,  okumayı çok istediğim kitaplardan biri "Yeni Annelere Mucize Çözümler - Tracy Hogg & Melinda Blau" hediye olarak geldi. Çok mutlu oldum. Çünkü ilk defa bi yerden bir hediye kazanmış oldum :) burdan kendisine süper hızlı gönderdiği kitabı ve ilgisi için ayrıca teşekkür ederim. Hemen okumaya başladım bile, gayet faideli bir kaynak olacağını düşünüyorum. Ayrıca normal doğum konusunda da olumlu kitap önerisi yapmak isteyen varsa çok sevinirim.

Şimdilik bu kadar.. Bizi takip etmeye devam (:

Hiç uyumadığını her geçen gün daha çok düşündüğüm Kıpırdak ve Gizmo :)