29 Eylül 2013 Pazar

Gizmo'nun Hamilelik Günlüğü 21. ve 22. Haftalar


Merhabalar...


Günlük değil haftalık bişey yazmak ne kadar zormuş aslında.. Halbuki ilkokul, ortaokul ve lise yıllarından kalma 10'a yakın günlük defterim var ve neredeyse her gün yazmışım..Ah ahh yine kalem, kağıt en güzeli işte... Bir türlü toparlayıp yazamıyorum kaç gündür. 22. Hafta’nın da yazma zamanı geldiği için 21. ve 22. Haftayı birlikte yazayım dedim. Bu hafta bir sürü yazacak şey var...


Hafta başında yani Pazartesi günü 20. haftadan sonra yapılması gereken Tetanos aşısını yaptırmaya sağlık ocağına gittim. Gebelik takibim için arayıp bilgi alan Özlem hemşireyle görüştüm zaten aşımı da o yaptı. Birde kilonı ölçelim dedi. O milattan önceki tartılardan vardı ve kilom 58 çıktı !!!!! N’ayır dedim N’olamaz çünkü bu yanlış tartı çünkü 2 hafta önce annemde tartıldığımda 54 kiloydum. 2 haftada 4 kilo almış olamam!!! Hadi 1 kilo daha fazla tarttığını hesap ederek 57 yazalım dedi hemşire, sinir olarak tamam dedim ama şaşırmıştım ve moralim bozulmuştu. Aşımı yaptırıp hemen eczaneye girdim bu sefer 55 çıktım.. Heh! dedim bu doğrudur ;) Zaten cuma günü doktorla randevumuz vardı orda da gerçek çıkacaktı ortaya.


Tetanos aşısının ağrı,sızı yaptığını okumuştum daha önce ama bu kadar da kötü olduğunu tahmin etmiyordum : ( o gece bana uyku haram oldu ve gercekten çok fazla ağrıdı kolum, bir ara acaba hiç geçmicek mi diye de düşündüm. Alerjisi olan bi insan olarak hapşurup sümkürmemde ertesi gün tavan yaptı. İki saat uyku uyuyup üzerine alerji eklenince mahvetti beni.. O sırada da bebekimizin odası maviye boyanıyordu içerde ;) bu hafta itibariyle boyası da hallolmuş oldu. Başta beğenmedim rengi çok koyu ve parlak, göz yorucu geldi, -kendim seçmiş olmama rağmen- ( sevgili kocacım renk körü çünkü :)) sonra boya kurudukça rengi kendine geldi ve gökyüzü mavisine dönüşünce bide her gün odaya girip gözümde alışınca beğeniyorum artık : ) Erkek çocuğunun odası mavi kız çocuğunun odası pembe olmalı diye bir takıntım asla yok ama mavinin yatıştırıcı özelliğinden dolayı mavi rengi seçtik. İyi mi yaptık, çocuk yatışıcak mı görücez :))


Odasının boyasını beklediğimiz için mobilyalarını almaya gitmemiştik. İkea'ya en gidilmememesi gereken bir günde - pazar günü tabiki - önce gidip bakmıştık neleri alırız diye ama herşey yağmalanmıştı nerdeyse... Hayalimiz en gidilmesi gereken zamanda gidip - hafta içi akşamı -sakince alışverişimizi yapmaktı ki, haftaiçi gidip onu da hallettik. Gardırop'unu, karayolasını, ilerde de onun boyuna uygun olabilecek olan şifonyerini, yatağını, perdelerini aldık çocuğumuzuunnnn :) bir de kanepe aldık odasına ki orda da oturup vakit geçirelim diye. Odası tamamlanınca fotoğrafını koyucam buraya. Şimdi önümüzdeki salı günü mobilyalarının kurulmasını bekliyoruz merakla...


Geldik haftanın en önemli konusunaaaa, bizim minik noktayı görmeye gittik cuma günü doktorumuza. Ayrıntılı ultrasonu vardı. İç organlarını bize teker teker göstererek ayrıntılı ultrason yaptı kendi doktorumuz. Herşeyi oluşmuş minik bebekimizin. Hayretler içinde seyrettik. Bunun için ayrı doktorlara gidenler varmış bu arada...inanılmaz paralarla bu ultrasonu yapan doktorların özel muayenehanelerine gidiyor insanlar... Zaten hamilelik, doğum, çocukla ilgili olan herşey bir ticaret olmuş durumda. Oysa herşeyin doğalı, abartmadan olanı güzel. Kendimiz nasıl yetiştiysek çocuğumuzunda doğal yaşamasını istiyorum mümkün olduğunca, ne kadar mümkün onu göreceğiz zaman ilerledikçe.

Ayrıntılı ultrasonda -ikinci düzey ultrasonda deniliyor- herseyi gayet normal çıktı. Hatta parmaklarını bile saydık doktorla :)

Bizim zıpzıp baya büyümüş yine bu arada. 503 gram olmuş kendisi, bende 55 kilo....Yüzünü pek fazla göstermedi, eli yüzündeydi hep ama görmeyi başardık yine de :) ve kendime benzeyen bir insan yavrusu fotoğrafı çıktı ortaya :) çok garip bi his, karnımda bir bebek var ve inanılmaz bir hızda büyüyor. şuan yarım kilo ama bütün organları oluşmuş, görebildiğimiz kadarıyla babasıyla bana benzicek, babası çok istiyordu çenesi, göz yapısı bana benzesin, istediği gibi de oldu şuan çenesinin bana benzediği teyit edildi... bende ona benzesin istiyorum ama çıkınca görücez tipini ya da doğuma yakın yine ultrasonda :) Şuan erken doğum riskimde bulunmuyor ayıca, çıkan değerlere göre, muhtemel doğum tarihini de verdi doktorumuz; 27 Ocak 2014.

Doktorla normal doğum yapmak isteğim üzerine konuşmak istiyordum bu görüşmemizde ama konuyu açmaya çalıştığımda bana konuşmamızın daha erken olduğunu yapılacak muayenelere ve doğum anına göre herşeyin değişebileceğini ama herşey normal gözüküyorsa zaten normal doğum olacağını, etraftaki doğum hikayelerini dinleyerek kafamı karıştırmamamı, çok merak ediyorsam kendisinin doğum yaptırdığı anneleri dinlememi söyledi. Bende fazla üstelemedim ama rahatça konuşamadığım için biraz rahatsız oldum. Doktoruma güveniyorum tabiki her halukarda ama o anda ben konuşmak istemiştim. Bu konu biraz aklıma takılarak ama mutlu bir şekilde çıktık doktordan. Bir ay sonraki randevumuzda şeker yüklemesi yapılacak.

Birde üç haftadır doğum fotoğrafçılarıyla hastanelerin doğuma hazırlık kurslarını takip ediyordum. İnternet araştırmalarım sonucu nihayet başlayacak olan kursu buldum ve kayıt yaptırdım. Ataşehir Memorial Hastanesinde 24 Ekim'de başlayacak doğuma hazırlık kursu. Şuanda da hâli hazırda yoga dersleri başlamış her Cumartesi sabahı ama onda kararsızım biraz. Önce kursu kocacımla birlikte dinleyip doktorlara soru sorma fikri daha cazip geliyor. Doğum fotoğrafçısı konusunda hala düşünüyorum daha erken fotoğrafçılarla görüşmek için fakat anne sabırsız :)

 
Bu iki haftayı yoğun ama verimli geçirmiş olduk böylelikle. Bir kaç saattir yazmaya çalıştığım bu yazıyı da nihayetinde tamamlamış oldum, şimdi huzurla önümüzdeki haftaya devam edebilirim :) Aşağıda - 1. fotoğrafta - minik suratın fotoğraflarını görebilirsiniizzzz....







Bizi takip etmeye devam....

Sevgilerimizle,
Gizmo ve Minik çeneli yavru ; )

 


20 Eylül 2013 Cuma

Gizmo'nun Hamilelik Günlüğü 20. Hafta


Merhabalar,

Bu haftamın yarısı internette araştırma yapmakla diğer yarısı da internettekileri canlı canlı görmekle geçti diyebilirim. Nasıl bir oda ? Yenidoğan bebeğe neler alınmalı? Anneye neler gerekli peki? Bu göğüs pompaları ne işe yarar?  Eskiden annelerimizin göğüs pompası yokmuş ne yapıyorlarmış... Süt gelmeme problemi yaşamamış mesela benim annem..ve kardeşimi de 4 yaşına kadar (evet yazıyla dört) emzirmesine rağmen ve bu sırada da çalışmış olmasına rağmen, göğüs pompası da neymiş, benim öyle şeye hiç ihtiyacım olmadı diyebiliyor. Şimdiki zaman anneleri de "aaaa ben göğüs pompasız, süt poşetsiz yapamam, çok lazım mutlaka al" diyorlar. Tabiki 27 yıl öncesiyle aynı değil şimdiki yaşadığımız zaman ama e memelerde değişmedi ki canım, 30-40 yıl önceki anne memesi neyse şimdiki anne memesi de aynı…

Önce bu hafta internetten bloglarda annelerin hazırladığı listelere baktım, bazılarını kendi listeme ekledim bazılarını gereksiz buldum ya da çocuk bi çıksın bakalım da ona göre alırız artık dedim. Ne çok şey var ama alınacak onu farkettim. Anne karnında ne güzel hiç birşeye ihtiyaçları yok, oohh ekmekte su da anneden geliyo zaten. İşte aslında yaptığımız, aldığımız herşey anne karnındaki gibi rahat edebilmesi için. Aslında anne karnı ne ne kadar basit bi düzenek gibi gözüksede aslında bütün ihtiyaçları orda karşılanıyor hemde koskoca 9 ay. Dünyaya gelince ilk 9 ay'ki ihtiyaçları hele oooo...Anne karnından çıkınca çocuk o yüzden sudan çıkmış balık gibi bir nevi... Anne karnındaki duyduğu o elektrikli süpürge gibi ses yok hatta tam tersi insanlar birde şşşşttt sessiz konuş, televizyonu açma, telefonun fişini çek, aman kapı çaldı ses çıktı diye teleşlanıyorlar. Oysa bebeğin zaten o seslere ihtiyacı var ki, anne karnını düşünsenize orda çocuk langırlungur sallanıyordu, dışardaki yüksek seslere ve damarlarımızdaki kan akışı sesine rağmen uyuyordu... Anne karnındaki bebeğin duyduğu sesleri anlamak istiyorsak, başımızı su dolu bir küvete sokup, musluğu da sonuna kadar açmamız gerekiyormuş, işte onun da duyduğu ses böyle birşeymiş. Düşünün bizi aslında ne kadar rahatsız ediyor, ama onu etmiyor, o aksine rahatlıyor. Ama çevremizdeki insanlar tam tersini yapıyor, sessiz olmak için çabalıyorlar, çocuk şimdi o kadar sese alışmışken şimdiki sessizlikte çıldırıp ağlamaları haklı ve doğal değil mi?

Listelerden bahsetmişken pek bahsedemedim ama gelicem yine o konuya da :)  aslında biz oda konusunda çok kararsızdık. Heyullaa gibi oda takımlarından olsun istemiyordum ben hep çıkarıp takılabilen, gerektiğinde lazım olmadığı düşünülüp atılabilen ya da başka işler için kullanabilen ve tabiki çok pahalı olmayan oda malzemelerinden alalım istiyordum. Bu anlattığım tüm özellikler İKEA'da vardı pek tabiki. Bebekimizin odası için finansal sponsor desteğimiz olan sevgili babaannemiz bize yardımcı olacağını söylediğinde çok sevindik ve biz bu işi İkea'dan hallederiz diyerek İkea'da karar kılmış bulunduk. Gittik baktık, gezdik, inceledik...bebek odası için çok fazla seçenek yok aslında, biraz daha büyümüş çocuk odası için seçenekler daha fazla. Ama olanlarda işimizi görecek cinsten. Bebek odası yapacağımız oda büyük ama odayı da çok fazla şeyle doldurmak istemiyorum. Böylelikle odayı nerden alalım düşüncesinden kurtulmuş olduk ama henüz almadık, çünküüü önce bizim zıpzıp'ın odası boyanacak ;) bu hafta beyefendinin çocuk odasına özel olan duvar boyalarından aldık. Çok tatlı bir mavi renk olacak . Odası boyandıktan sonra da yavaş yavaş mobilyalarını alıp eşyalarını da dizmeye başlarız.

Odasında duran eşyalar var bile aslında yine bu hafta çok sevdiğimiz arkadaşlarımız Pın, Bubu ve Derin oğlan ailesi, bize hayat kurtaran Stokke marka aynı zamanda oto koltuğu olarakta kullanılan ana kucağı ve evde kullanılan titreşimli, anne karnındaki rahat yatışı aratmayan bir ana kucağı daha, emzirme minderi, emzirme örtüsü, kanguru ve daha bir sürü lazım olabilecek şeyler verdiler. Onlar şuan odasında, yıkanıp lazım olduğunda kullanılmak üzere bekliyorlar.

Benim bu hafta kendi baktıklarım ise sevgili kocacım iş dolayısıyla yurt dışına gittiğinde annemle birlikte fırsat bulup baktıklarım oldu. Evlenene kadar yalnız kalmaktan çok memnun biriydim, daha da öncesi kardeşimle küçüklüğümüzde annem çalıştığı için, okuldan eve döndüğümüzde yalnız durabilmeye alışkın olduğumuzdan ve evde kendimizi hep oyalayabildiğimiz çocuklar olduğumuzdan, evde yalnız kalma gibi bir korkum hiç olmadı, hatta evde yalnız olmaya bayılırdım. Ama evlendikten sonra kocacım da işi gereği sık sık yurt dışı seyahatleri yaptığından evde yalnız kalma durumum oldu ya da olamadı. Çünkü artık gece tek başıma evde kalamıyordum. Böyle gereksiz bir ruh haline kapıldım. Aslında korkmuyorum yine ama ürküyorum.

Bu yüzden kocacımın bu gidişinde de havalimanı Avrupa  yakasında olduğundan anneme gitmeyi uygun bulduk. Hemde Forum İstanbul anneme çok yakın ordan da bizim kıpırdak'a bişeyler bakarım diye... Ayaklarımıza kara sular inene kadar bütün mağazaları gezdik, bazı kıyafetler halamız sponsorluğunda ve yenidoğan seti ve diğer araç-gereçler sponsorumuz da anneannemiz oldu böylelikle :))  Neler lazım olur bebeğe diye girdiğimiz ilk mağaza olan MotherCare'de Şeyma isimli kız bize çok yardımcı oldu birde sağolsun, mağazaya giderseniz Şeyma'yı bulun :) Aslında böyle upuzuuunn bir liste yapmaya gerek yok, öyle listelerle geliyorlarmış ki ve o kadar kaprisli hamileler varmış ki... Bir grup anne adayı; kayınvalide, baba, elti, gelin, görümce, bilimum kalabalık.. elinde bir liste, kenara oturup şunu şunu şunu istiyorum diye tüm malzemeleri sıralayıp, alınmasını bekleyip, çekip gidiyormuş, ayrıca bizimle bırakın muhabbet etmeyi bir dövmedikleri kalıyor diyor mağazadaki Şeyma, ben ne kadar kaprissiz, sevimli bir anne adayıymışım bunu da söylemeden geçmiyor :)

Bende normal sayılarda, normal fiyatlarda ve gercekten gerekli olacak şeyleri almak için listemi oluşturmaya başladım. İnternetteki bloglarda ya da forumlar çok kafa karıştırıyor ama genelde kullanılan markalar, gerçek ihtiyaçlar ve mağaza fiyatları hep aynı. Bir de bebeklerin çok çabuk büyüdüğünü göz önünde bulundurduğumuzda çok aldığımız eşyalar elimizde kalabilir.

Sevgili Başrol oyuncumuz esas oğlandan bahsetmemek olmaz. Minik nokta artık bir muz boyunda ama bacakları kıvrık olduğu için o kadar uzun durmuyor. 20. haftanın heyecan verici gelişmesi ise; babycenter.com'a göre; bebekimin dişleri çıkmaya başlamış. Bunlar diş etlerinin altında olduğu için bebeğin doğumundan 6-8 ay sonrasına kadar görünmezlermiş.  Ve yine bu hafta kendisinin ahtapotta olabildiği hissiyatını yaşadım içimde. Bir ordan bir burdan vura vura bir hal oldu evlatçım, hatta bütün mağazaları gezdiğimiz akşam evde hareketsiz dinlenirken :) bu çocuk alışveriş hakkında ne düşünecek acaba büyüdüğünde, merak etmiyorum değil... Karnım yamuk yumuk oldu vura vura, elimi nereye koysam ordan bir tekme, yumruk, dirsek darbeleri... Şimdi minik minik tatlı vuruşlar bunlar ama ilerde ne gibi yumruklarla karşılaşacağım merakla beklemekteyim efenim (: Yepyeni ve sürekli büyümekte olan karnımda aşağıda,bakınız.


Haftanın en güzel haberi : İzmir'de yaşayan en yakın arkadaşımlarından, akrabam ve aretim'in ;) uzun zamandır beklenen hamilelik haberini nihayet aldık. Kendisi an itibariyle 6 haftalık hamileee... İnanılmaz sevindim, çok mutlu oldum gerçekten. Azıcık uzakta olması hiç bişey değiştirmiyor, telefonla  desteklerim her zaman devam ediyor, edicek... Benden kurtulamaz :) Canım arkadaşım Çiğdemime burdan ağrısız, sızısız, kusmuksuz, sıkıntısız, harika, süper bir hamilelik diliyorum, gerçi biraz mide bulantıları olsun ilerde anlatacak gebelik hikayelerin olsun yahu :)) Ayrıca bir blog açmasını da tavsiye ediyorum, duyurulur...

Yine çok uzun yazdım (: Bizi takipte kalın, hoşçakalın....

Sevgilerimizle...
KıpırdakLa & Gizmo

10 Eylül 2013 Salı

Gizmo'nun Hamilelik Günlüğü 19. Hafta


Merhabalar,

Artık iki hafta iki hafta yazar oldum :) 19. Haftayı da unutmuşum yazmayı ve yazmışım sanıyorum :) Hamileliğimde bu haftanın getirdiklerinden biri de anlaşıldığı üzere "unutkanlık". Diye yazıya girizgah yapmışken daha 20. Haftamı zaten geçirmediğimi farkettim. Bu haftanın getirdiği ikinci şey "sersemlik ve şaşkın gizmo" :))

19. Hafta itibariyle artık evimdeyim,(evimizdeyiz daha doğrusu) evimizden yazıyorum bundan sonra... Evim beni ben evimi özlemişim. Çok fazla yollarda geçirdim hamileliğimi, bu haftadan itibaren artık  bi yere kıpırdamak istemiyorum. Zaten tatiller, yazlıklar bitti. Daha sakin günlere başlamış olduğum için de çok mutluyum. Evde tek kaldığım ilk hafta biraz zorlandım daha doğrusu hep dışarlarda sürekli ailelerle, kalabalıkla birlikte olduğum için evde tek kalınca biraz ne yapacağımı bilemedim. Bide küçüklüğümden beri her yazlık dönüşü ilk hafta eve hiç alışamam, annemler hep beni dışarda bi yerlere götürürlerdi :) Akşam olsun da kocacım eve biran önce gelsin diye kapıda bekledim valla (gerçi her zaman bekliyorum dört gözle ;)

Ama kendi kendimi dinleme fırsatım oldu, yazın neler yaşadım, neler duydum, nelerle karşılaştım hamileliğimde, bundan sonrası nasıl geçicek, neler yapmalıyız anne/baba olarak gibi bir sürü şeyleri araştırdım, okudum, düşündüm, süzgeçten geçirdim. Bu zamana kadar çoğu gereksiz şeyi kafama takmışım ya da takılmalarına fırsat vermişim. Sadece bebeğimi düşünmem gerekirken hemde. Bazen çevremizdeki insanlar çok acımasız ya da düşüncesiz olabiliyorlar, hele ben böyle hassas bir dönemimdeyken ve normalinden daha duygusal daha kırılganken. O yüzden bebeğimi düşünme fırsatım olmuş gibi gözüksede bu geçirdiğim hamilelik döneminde bu fırsat maalesef olamadı istediğim gibi aslında. Şimdi sadece ve sadece bebekimize odaklanmış durumdayım.

Bu haftayı nispeten daha sessiz sakin geçirmekle birlikte birde uyuyama, yatakta sürekli dönüp durma hali başgösterdi. Bedenim hafiften "hu huu ben hamileyim"  bebekimiz ise artık " ben burdayım görün ey insanlar" demeye başladı ama küçük kanıma rağmen hangi pozisyonda yatarsam yatayım bir türlü istediğim rahatlığa kavuşamadım. Belimin ağrıması için benüz erken mi bilmiyorum ama bel ağrısıyla uyanıyorum her sabah. Herhalde bundan sonra  karnım büyüdükçe daha da zorlanacağım. Mide yanmalarım eskisi kadar çok değil, çok arada hafif başlar gibi olunca mide yanması iksirim olan "süt" içiyorum, anında geçiriyor. Bir de ilk defa balık yiyebildim, palamutla tanıştı benim kıpırdak oğlum. Hemde öyle bir yedim ki evin içinde yürüyüş turları atmak zorunda kaldım, şişkinlikten :)) 

Bu haftanın sonunda evimizi ve bebek odası yapacağımız odayı, oğlumuzun babaannesi ve babasıyla birlikte toparlama işine giriştik. Evimizin bir odasını taşındığımızdan beri ardiye ve ütü odası olarak kullanıyorduk. Oradaki eşyaları toparlayıp bomboş bir oda haline getirebildik nihayet :) ve rahatladık. Büyük ve bomboş odamız, önce boyanmayı ve artık minik noktamızın mobilyalarını ve kıyafetlerini bekliyor ;)

Ayrıca haftasonu  ilk defa kocaman bir bebek mağazasına girdik ve aklımızı yitirdik. Aynı anda en fazla neye bakabiliriz diye kocacımla yarış yaptık. Buralara aklı selim bir ihtiyaç listesi yapmadan asla gelinmemeli !!! Gerçekten nereye bakacağımıza karar verene kadar önce herşeye atladık sonra durup sakinlikle, önce bebek odalarına bakmlıyız böyle deli dana gibi olmayalım dedik. Zaten bir süredir düşünüyorduk nasıl bir bebek odası yapmalıyız diye. Ama ben odaya gelince showroom'dan çıkmış tam takım duran bebek odalarını pek sevmedim. Bunun için bir çok araştırma peşindeyim. Ama blog sitelerinde yeterli oda kombinasyonları yapan kimseler pek yok (Özellikle İkea oda kombinasyonları yapan). Bebekler çok çabuk büyüyorlar ve odasının mümkün olduğunca değişebilen ya da eklenebilen, ergenlik dönemine kadar aynı oda takımıyla idare etmesini gereksiz bulduğum ve az maliyetli parçalardan oluşmasından yanayım.

Bakalım kararımızı ikea'dan mı yoksa bebek odalarından yana mı kullanmak daha doğru olacak. Bunun cevabını bir sonraki yazımda vereceğim ;)

Ayrıca bkz. aşağıdaki fotoğrafta karnımın sivri olduğunun yeni farkına varmış bulunuyorum. Birazcıkta çıkarttırdım bilerek ki görmeyenler hamile karnı görün diye ;))



Geçtiğimiz günlerde yeni hayatına sağlıkla kavuşmuş olan ve yazılarını ilk andan beri  merakla takip ettiğim sevgili Deniz'in güzel kızı Güneş kıza burdan bebekimle birlikte 'Hoşgeldin tatlı Güneeeşşşş' diyoruz. Bütün hayatı boyunca hep şanslı, mutlu, merhametli, vicdanlı biri olsun, güzel günler sizin olsun, darısı bizim başımıza olsun ;)

Bu haftalık bu kadar sevgili okuyanlar ;) hepinizi öpüyoruz. Bizi takipte kalın.

Sevgiler ...

4 Eylül 2013 Çarşamba

Gizmo'nun Hamilelik Günlüğü 17. ve 18. Haftalar


Merhabalar,

Gezi/seyahat maceralarım sonrası bu hafta meraklı bir bekleyiş içindeydik, 21 Ağustos Çarşamba bebekimizin cinsiyetini öğrenicektik çünkü  :)

Anneanne yazlığından haftasonu İstanbul'a döndük, geçtiğimiz haftaki yaşadığım tansiyon düşüklüğü hallerimden sonra annemde bizimle birlikte geldi, evde yalnız kalmiyim istedik.  Lafı fazla uzatmadan hemen Çarşamba günkü ultrason maceramıza geçiyorum ;)

Ultrasondan önce babamız pek heyecanliydi ben sakindim, sadece sağlığı iyi mi diye görmek istiyordum biran önce, bir de çocuğumuzu bir aydır görmüyorduk, baya büyümüş olmalıydı... Sonracıma efendim, Çarşamba gunü geldi çattııı...Benim hislerime göre hep erkek olucak gibiydi kız kıyafetlerine bakmamıştım hiç, pembelere bürünesim yoktu :) ama bakalım hislerim doğru çıkıcakmiydi...

Hastaneye vardığımızda da gayet sakindim  taa ki sıra bekleme işine gelene kadar :) Sıra beklerken kalbim resmen boğazımda atıyordu ve görünüyordu bile dışardan... Sanki aylar sürmüş olan bekleyişten sonra doktorumuzun güler yüzüyle birlikte ultrasona geldi sıra (doktorumuzun güler yüzü dedim çünkü her zaman böyle keyifli olmayabiliyor kendisi :)) espriler icinde geçen görüşmemizde, cinsiyet tahmini yap bakalım, ne hissediyorsun diye sordu doktorumuz, farketmez benim icin dedim, hadi hadiiii dedi, her kadının icinde gizli bir erkek istegi vardır :) tamam dedim bende erkek istiyorum, babasına sordu, Gizem en guzel hangi yemeği yapar? "hepsini yapar ama en sevdiğim İzmir koftedir" Doktor: erkek dersem ona da İzmir köfte yapar mı? Bende tık yok, ekrana hipnotize olmuşum çünkü Doktor: bak bak hala cevap vermiyor, yaparım demiyor Ben: erkek mı ne pipi mi o ?   Doktor: tamam tamam pipi'yi gördük, bak burda pipi, artık İzmir köfteyi de yaparmisin yanında bilmem ... Ve kahkahalar :))

Evet anlaşıldığı üzere bir oğlumuz olucak, annesiyle babasının erkeki geliyoooo :)

Bu arada adı hala minik nokta olur mu bilmem ama baya kocaman olmuş içerde, noktadan eser yok vallahi :) sağlığı da gayet yerinde, doktor da özellikle çok hızlı, güzel gidiyor gelişimi dedi... Şuan tam 200 gr kendisi ve 14-15 cm, boylu poslu bir evlat :) ama gerçekten bir bebek gördük o ekranda ve yine hiç bitmesin istedim, o kadar tatlı ki, gerçekten bir bebek var karnımda, o minik kalkık burnu, annesine benzeyen küçük çenesi, (babaya burdan selam olsun) ağzı, eli yüzünde yana yatan bir de fotografı var elimizde ve o çok net bebek hali.. İnsan inanamıyor icinde o kadarcık bir insanın daha olabildiğine, büyüdüğüne ...

Ultrason dünyası bittiğinde gerçek dünyaya geri döndük tabiki tekrar, tansiyon ve kilom ölçüldü, kilom 51,900gr bu arada.. Hala eski kiloma gelemedim ama yavaş ve istikrarlı ilerliyorum, nasıl olsa bebeğim iyi ve kilosu da gayet yerinde :) Kramplarımı da sormak bir yana doktora kabızlığımı bile söylemeyi unuttum, Allah'tan sevgili Kocacım kramplarımı sordu da korkulucak birşey olmadığını söyledi doktor, yoksa benim aklıma bile gelmedi :) annenin aklı havalarda kaldı , her ultrasondan sonra böyle sakil sakil oluyorum, bu seferde doktora sorulacakları unutuyorum napiyim :)) Bu arada vitaminlere devam (Elevit ve Ferrum  Fort) ... Ayrıca geçtiğimiz haftalardaki sağlık ocağında, hemşireyle görüşmemizde Tetanos aşısı yapmak için doktoruma danışmam gerekiyor demiştim, doktor bana 2 doz vurulan aşıyı 1 doz vurulmam gerektiğini söyledi. 20. Haftadan sonra 1 doz Tetanos aşısı yaptıracağım. Aşıyı sonradan kolumda ağrı yapmaması için dolaptan çıkarıldıktan 10 dakika sonra hafif sıcak olarak vurdurmam gerektiğini okudum internette, bende öyle yaptırıcam. Bir dahaki randevumuzda da ayrıntılı ultrason var 27 Eylül gibi randevu alacağım. İşte böyleee... Doktordan Anneanne, ben, baba ve dayı gayet mutlu mesut çıktık ve Babaanne halamıza sürpriz yapmak üzere tekrar Erikli'ye doğru yola koyulduk...

Erikli'ye gece vardık ve biraz hırsız gibi gecenin bi yarısı varınca tabiki birde bizim geleceğimizi tahmin edemedikleri için gerçekten sürpriz oldu :) elimizde ultrason belgeleri mutlu haberi paylaştık, Babaannemiz, halamız ve Zeynep ablamız hepsi çok sevindiler. Bir kaç gün daha Erikli'de kaldık. Bu arada her yolculuktan sonra yine kusmayı başardım. Çocuğumuz araba yolculuğunu pek sevmeyecek mi acaba? 

Ultrasondan sonra bana asıl sürpriz ve hep beklediğim şey, noktanın içimde taklalar atmaya başlamasıydı. İçimde sürekli bir hareket başladı ve içerde yüzdüğünü çok net hissedebiliyordum. Çok garip bi duygu... Balık dalgalanması gibi...Hala alışmaya çalışıyorum, birden hareket edince kendim bile ürküyorum çünkü :)

Uzun bir yazı oldu, bir türlü fotoğraf çekilip, İnternet'te bulamayıp, yazamadığım için 18. Haftadan da kısaca bahsedeyim. 18. Haftamı da sevdiklerimize minik noktamızın erkek olacağı haberini vermekle geçti. Herkes aradı, sordu, saolsunlar...

Anneanne yazlığındaydık yine bu hafta, hatta yazlık sezonunu bitirmek için son haftamızdı artık :( yaz biterken çok üzülüyorum ve bu yaz çok gezmiş gibi görünsemde yazdan hiç birşey anlamamış olduğumu belirtmek isterim. Çünkü sürekli yolculuklarla, kendimle, duygularımla, içimdeki değişikliklerle mücadele etmekle geçti. Zaman da çabuk geçti mi? geçti tabiki, 18. Haftam bile bitti bunu yazarken ve sevgili bebeğim zıpzıp,  içimde hala oynamaya devam ediyor, hatta dışardan görünüyor bile artık :) yavaş yavaş bende alışmaya başladım hareketliliğine, alışmamak imkansız çünkü kıpırtısız kaldığı zaman çok az, genelde sağ tarafta duruyor ve karnımın sağ tarafı yamuk duruyor çok komik :)) ve o minicik bacaklarımıdır artık dirseği mi, kolu mu, baya sert tekme yumruklar savurabiliyor. Ama birine hareketlerini göstermeye başladığım zaman hissediyor mu nedir, hiç kıpırdamıyor inadına sakin sakin bekliyor :) Annesine gösteriyor marifetlerini ;) Keşke karnımın içinde kamera olsa : )

Karnım da iyice belirginleşmeye başladı, minik bir top yutmuş solucan gibi olucam sanırım. Çünkü karnımdan başka vücudumun hiç biyerinde bir değişiklik ve fazlalık yok... Tabiki artık unutmaya  başladığım ve bir zamanlar incecik olan pek sevgili "belim" dışında!!!  Ama yine normal elbiselerimi giymeye devam ediyorum, 5 aylık hamiş olacağım pek yakında ;) Buyrunuz son halim aşağıda mevcut.


Bebekimiz uzun zamandır bizi duyuyor aslında ama hareketlenmesiyle daha da anlıyorum sanki duyabildiğini... Özellikle arabada gayet yüksek sesle müzik dinledi hep bu zamana kadar, e bende şarkı söylüyorum zaten gün içinde hatta Erikli'de sahnede bile hep söyledim. Ritmik hareketlerle de karnıma pıt pıt vuruyorum ki, müziğin ritmini de anlayabilsin. Sadece klasik müzik değil cayır cayır rock müzik dinletiyoruz, içerde kafa sallıyomudur artık orasını bilemiyorum ;)

Tatil boyunca Harvey Karp'ın "Mahallenin En Mutlu Bebeği" kitabını çok yararlı buldum. Bebek ağladığında ya da kolikli olduğunda nasıl sakinleştirmek gerektiğini ve bebeğin doğduğundaki ilk 3 aylık dönemin aslında anne karnında tamamlaması gereken bir süre olduğunu ve bu döneme de dördüncü 3 aylık dönem dendiğini öğrendim. Tüm dünyaca kullanılan aslında herkesin bildiği beş temel prensip'i var ama bunların sırayla ve doğru şekilde uygulanması gerekiyor.  1. kundaklamak, 2. Yan/Yüzükoyun yatırmak, 3. şşşşttt sesi, 4. Sallamak ve 5. Emzirmek . Tabiki hepsinin tek tek açıklamaları ve neden böyle yapılması gerektiği üzerine açıklamaları var. Bebeğin nazik hareketlere ve sessizliğe ihtiyacı olmadığı, sadece ilk 3 aylık döneminde annesinin karnında gibi hissetmesine ihtiyacı olduğundan bahsediyor. 4. aydan itibaren zaten bir şekilde kendi kendini oyalamaya başlıyor. Bunun içinde sling arayışı içindeyim. Bana daha yakın durması ve sıcaklığımda sakinleşmesi için kesinlikle sling çok güzel bir yöntem. Aynı zamanda bebek doğum hazırlık kurslarını araştırıyorum, hastanelerin ücretsiz kurslarını takip ediyorum. Doğal/normal doğum istediğim için doğuma ruhsal, bedensel ve bilinçli olarak hazırlanmak önemli. Babamızla birlikte gidebileceğimiz, dinleyebileceğimiz ya da uygulayabileceğimiz bir kaynak olsun istiyorum.

9 ay'ı yarıladık bile...Daha yapılacak bir sürü şey var ve zaman biz anlamadan hooppp diye geliverir. O yüzden alışverişleri de yavaş yavaş tecrübeli anne/babalardan da fikir alarak yapmaya başlamalıyız. Arkadaşlarımızdan bir bebek arabası geldi bile :) Araba şimdilik Anneanne yazlığında, yaza bizi beklemesi için oraya bıraktık. Nasıl olsa kış bebeği gelicek ve ilk zamanlar bir bebek arabasına acil ihtiyacımız yok. Bir dahaki yaz kocaman bebek olucak kendisi ;)

Ben yazdıkça yazıyorum bu arada...Biri beni durdursuuuunnnn!!!  Neyse efendim daha da uzatmadan yazıma şimdilik son veriyorum. Haftaya kadar görüşmek üzere, oğlumla bizi takipte kalın ; )