12 Aralık 2013 Perşembe

Gizmo'nun Hamilelik Günlüğü 34. Hafta


Karlı bir haftadan Merhabalar,

Geçtiğimiz hafta doktor kontrolüne gideceğimizi yazmıştım. 5 Aralık Perşembe yani 34+1 de bizim cüceyi görmeye gittik. Babaannesi de bizimle ilk defa ultrasona geldi. Çok şükür gelişimi gayet yerinde 2 kilo 283 gr'lık bir tosuncuk olmuş kendisi. O tatlı suratı bu defa tam bir bebek görüntüsünde, şişko yanaklı, köfte dudaklı ve aynı anneciğine benziyor :) her gören bana benzetti valla.. Bir de yaramazlıklar yaptı bize ki ...Zaten o sırada karnımın içinde taklalar atmakla meşgulken bir de dil çıkarmaz mı :) çok güldük o haline.. Doktor da tam o anı fotoğrafladı, pabuç kadar dili var bizimkinin, dil çıkarmayı bile öğrenmiş içerde :) en sevindiğim olay da minik noktanın artık doğum pozisyonu almış olmasıydı. Bizimkinin kafası aşağıda artık, ki biz demek ki kaç haftadır kafası yerine poposunu sevip, konuşuyormuşuz :))

 Belki anlamam gerekirdi aşağı döndüğünü ama doktor karnının içindeki su fazla olduğu için anlayamamışsındır dedi. Zaten nerden anlıcam anacım, akrobatik cüce içerde öyle bir hareketler yapıyor ki aşağı mı döndü, kafası yanda mı yukarda mı, yok karnımda gözüken sivri sivri çıkıntıları ayağı mı topuğu mu dirseği mi, anlayamıyoruz ki ... Neyse ki kafasıyla poposunun yerini belirledik ona göre seviyoruz bu haftadan itibaren ; ) bir sonraki randevumuz 2 hafta sonra...

Cumartesi günümüzü kuaförlerde geçirdik sayılabilir (hiçte sevmem sabahtan akşama kadar kuaför işlerinin bitmemesini, fenalık geçirmek üzereyken halloldu işim neyse ki), benim kuaför taaa fizanda olduğu için ve tek başıma annemlerin o tarafa gitmeyi gözüm yemediği için kocacımla birlikte annemlerin o tarafa geçtik . -Pek sevgili kocam da kuaförüme saçlarını kestirdi, çokta güzel oldu, pek te güzel oldu- bana gelince saçlarım zaten kısa ama yanlara doğru uzayınca çok bi çirkin hissediyorum kendimi o yüzden azcık daha kısalttırıp düzelttirerek (hamileyken saç kestirilmez bıdıbıdısına da inanmadığım için) ve büdü kaşlarıma da insan eli değmesine izin verdiğim için kendime geldim nihayet. Ama çok canım yandı, son zamanlarda daha hassas oluyor ten herhalde, kaş aldırıp kıpkırmızı hiç olmayan esmer ben ilk defa cayır cayır yandım. Ama artık kendimi daha iyi hissediyorum, Karnı burnumda partime hazırlık vol 1 tamamdır ;)


Uyuyamama ve göz altlarımın rakun gibi olma durumu son hız devam etmekte. Bu Hafta sonu da sabah uyanıp bacağıma çok fena kramp girme olayı yaşadım. Kaskatı kaldı ayağım hemen üzerine basıp düzelmesi için uğraşırken acısı oturdu içime vallahi. Benim çoookk eskiden de bacağıma kramp girerdi, babamda da olurdu hatta hep, babam öyle bir durumda hemen ayağa kalkıp üzerine basmayı dene der, o yüzden kramp ilk defa karşılaştığım şey değil. Sadece daha az acıyla atlatmaya çalışıyorum. Kramplar için muz yiyin diye bir yazı okumuştum, muz yiyorum bol bol. Doktorum Magnezyum hapı vermedi, Magnezyum kullanmıyorum o sebeple. Son sivri göbekli halim de aşağıdadır ayrıca...


 
Doğum fotoğrafçıma da uzun uzuuunnn felsefi düşünmelerim sonucu karar vermiş bulunuyorum. Kendisiyle önce yüzyüze görüşücez bakalım. Çektiği fotoğraflara bayıldığım bi kadın. Bir de şansıma Anadolu yakasına bir kaç gün önce yeni taşınmış. Normal doğumda yetişememe gibi bir olay oluşmaması için güzel bir haber oldu ;)

Veee sonunda pusetimizi de almış bulunduk :) bizim cücenin minik poposu, sırtı rahat etsin önemli olan o. Stokke Scoot arabada karar kıldık, sağlam olsun, sonra kardeş olursa o da kullanabilsin, çok yer kaplamasın, gezdirirken babasına, bana daha yakın konumda dursun istedik, güzel de karar verdiğimizi düşünüyorum.
Şöyle de bir olay yaşadık: salı akşamı bizim cüce bizi korkuttu biraz, doğuruyorum sandık :( Gün içinde iki kere dışarı çıkmıştım aslında, gayet iyiyim normalim, toplamda 45 dakika dışardaydım, yemek falan yaptım mutfak için tekrar çıkmıcaktım belki de orda zorladım, hala yorulmıcam ya da yamulmıcam gibi hissediyorum ya kendimi.  
Pek sevgili kocam işten geldi yemek yedik saat 22:30 gibi çok güçlü bir kasılma hissettim, - zaten ara ara oluyor diye pek önemsemedim baştan- sonra hemen geçmedi kasılma, tam karnımın altında da batmalar olmaya başladı, ne rahat hareket edebiliyorum ne de oturabiliyorum, 23:00 da bir daha kasılma...

 
...haydeee nerden çıktı şimdi bu ki :S oğlum, evladım, çucuuumm daha var, 35. Haftaya yeni girdik, gelme hareketleri yapma lütfen, anlıyoruz sıkıldın sende içerde, bunaldın, daral geldi, zaten tepetaklak duruyorsun ama yılbaşından sonra gel, 2014 model olucaksın dedi ya doktorcumuz da zaten, nooluuuurrr şimdi değiiillll diye diye bizimkini babasıyla ikna etmeye çalışıyoruz dışardan ama nafile belime de ağrı girdi bir yandan, 5473 kere kasılmalarla ilgili yazı okumama rağmen bu şuan olan şeyin tam olarak ne olduğunu anlayamıyorum bir türlü, gerçek doğum sancısına benzemeye başladı gitgide... Doktoru arasak mı, dur biraz Braxton Hicks amcanın dediği adını da verdiği kasılmalarla ilgili şeyler okuyalım bu ne menem bişeydir, ha geçer ha geçer diye saati gece 3 ettik... Ben artık not almaya başlamıştım kasılmaları 20/25 dakikada bir oldu bir kaç sefer, ama düzensizdi tabiki ve giderek artmadı, şiddetlenmedi ağrılar.. Saatte 4 defadan fazla olmadı.. Ne sümüksü bi akıntı, herhangi su gelmesi durumu zaten olmadı.. Ilık duş yapılması gerektiğini okumuştum, ılık duş gerçekten de iyi geldi ama zor duş aldım, ayakta durmayı zorlaştıracak kadar belime ağrı saplanmıştı çünkü, duşun arkasından bir de ılık süt içtim, kocacım da panik yapmadı, geçicek sakin ol diyerek masaj yaptı sırtıma belime.. Biraz daha rahatlama hissettim, doktoru aramamakta da ısrarlıydım, çünkü anlamıştık bunun güçlü bir Braxton Hicks kasılması olduğunu, bir de erken doğum riskim olmadığı için deli gibi korkmamıştım, aslında hissediyorum bizim kıpırdak cücenin 15 Ocak'ı bekleyemeyip biraz daha erken geleceğini ama bu kadar erken de olamazdı pek tabii ..
Sonra biraz uyumalıyız artık diyerek yatağımıza yattık, sol tarafa yatmak iyi gelir diye okuduk soluma yattım, deriiinn deriiinn nefesler alarak kendimi bunun kötü bişey olmadığına sadece rahim egzersizi olduğuna, uyuyup uyandığım da geçeceğine inandırarak ve poziyonumu değiştirmemeye çalışarak kocacımın elini tutup uyuyabilmişim. Çok şükür ki sabah uyandığımda birşey kalmamıştı. Annemi arıcaktım yoksa koş gel bize diye..Kalkıp gezindim hemen ağrı var mı diye, iyiydim ama yorgundum, kendimi bilmeden yormuştum ve çabuk yorulabildiğimi unutuyordum :( iki gündür dinleniyorum şimdi, kar da var dışarıda mis gibi, ev sıcacık, ev işi falan herhangi birşey de yapmıyorum. Bizim cüceyle de bir konuşma yaptık, anlaştık sanıyorum, zamanından önce gelmemelisin, seni yılbaşından sonra herhangi bir günde bekliyoruz dedim.

Rüyamda da bizim cücenin karnımdan dışarı çıktığını görüyorum, önce elleri çıkıyor sonra karnım açılıyor birden, içerdeki minik bebeğimi görüyorum, yan pozisyonda yatıyor, beyaz tenli, kumral saçlı, gözleri kapalı, üzerinde tulum var... Açılan karnımı tutuyorum, neden çıktın daha 35. Haftadayız, konuşmuştuk seninle unuttun mu diyorum, karnımı kapatmaya çalışıyorum, tek başımayım, tanımadığım insanlar var etrafımda, onlardan yardım istiyorum karnımı kapatmak için ama kimse yaklaşmıyor, doktorumu arıyorum, durumu anlatıyorum karnımı kapattım bişey olur mu diyorum, ben bi gelip bakıyım neredesin sen diyor, ağlamaya başlıyorum, uyanmaya çalışıyorum, bebeğime bişey olmasın ne olur çabuk gel doktor diyorum ve sonra uyandım.
Baktım bizim cüce sağlam, hala yerinde duruyor, eli kolu da çıkmamış dışarıya... Ohhh dedim kendi kendime rüyaymış.. Çok gerçekçiydi.. Anlaşılan bir kaç hafta daha böyle rüyalar görmeye devam.. Doğduktan sonra rüya görmeye bile fırsat olmıcak çünkü ...

Mutlu, sağlıklı  ve sancısız haftalar olsun efenim
Bizi takip etmeye devam... az kaldıııı sona yaklaşıyoruz ...
Mahsucuktan bize cööö yapmaya kalkmış minik Cüce ve Gizmo

4 Aralık 2013 Çarşamba

Gizmo'nun Hamilelik Günlüğü 32. ve 33. Haftalar


Merhabalar,

32. Haftam
Bu hafta sonu bizim kıpırdak cüce'nin on parmağında on marifet olan amcası Buğra bizdeydi. Saolsun buğra amcası Gizmo'nun karnı burnunda partisi adı altındaki partimin ana temasını belirleyerek ona uygun şekerlere çıkartmalar, bannerlar, süsler, isimlikler tasarladı. Benim fikrimi de alarak ne yapmak istediğimize karar vermiş olduk böylelikle, partimiz "arı" temalı sarı-siyah renklerde olucaktı. arkadaşlarımın desteğiyle özellikle- sevgili gözdenin başrol oynadığı - ecnebilerin de -baby shower- dediği partiyi düzenleme işleriyle uğraşmış oldum bu iki hafta, hemde bana bir meşgale oldu iyi de oldu.

Ayrıca Buğra ve pek sevgili kocacım bizim cüce'nin odası için taaaa aylar önce internetten aldığım sticker'ları da yapıştırdılar duvarına, pek bi şahane oldu, havası değişti odanın, hatta dekorasyon dergilerindeki örnek odalar gibi oldu ;) baykuş teması çılgınlığı da sticker'ımızla birlikte ikiye katlandı yalnız daha bitmedi çünkü bir de saat ısmarladık internetten o da baykuşlu :) oysa ki herşey minik bir baykuşlu ayakkabıyla başlamıştı.

33. Hafta sonunda, doktor randevumuza da saatler kala bizim jimnastik meraklısı cüce beni hiç uyutmadı :( bu haftaki haraketlerine zaten kendim de inanamadım, ilk defa bu kadar çok uzun süren ve elini, kolunu, bacağını, sırtını görebileceğimiz hareketler yaptı videoya bile çektim o kadar net ki içeride ordan oraya gezinmeleri. E sıkıştı, sıkıldı bu daracık gözüken karnımda yavrucak ne yapsın ki ... Bir de onu dışardan yapma oğlum azıcık daha az dürt, kasıklara vurma, ayyy kaburgalarım diyen anne ve babasıyla uğraştı durdu. Artık çıkmak istiyor gibi hareketler yapabilir ki, içerdeki suyu artık 1 kilo ağırlığından 800 gr civarlarına da inmiş olabilir -içeridekine bir nebze de olsa yer açmak için- ammaaaa öyle erkenden gelmek yok beyefendi... Şu 15 aralık pazar günü olucak karnı burnumda partimle, yılbaşını bir atlatalım ondan sonra gel, 2014 gibi süper geçmesini umduğumuz yılda, hem seneden kaybetmemiş ol, hem doktorumuza yılbaşı partisinin ortasında "yetiiişşşş doktoooorrr doğuruyoruuumm" nidalarım arasında zehir ettirtme cancağızım. Bir de böyle soğuk kış gününün güzel güneşli bir haftasonu sabahında gelsen ne güzel olur biliyor musun!!...beni  " baban işe gitmiş olsa nasıl gelir uzaklardaki iş yerinden, ne ara gelir, o gelene kadar evde doğurursam birde, anneannen ebelik yapmak zorunda kalabilir mi, hem belki anneannen bile gelmemiş olabilir bize daha zaman var diye!?! " gibi salak saçma beyin fırtınası, soru silsilesi içinde bırakmamış olursun hem beni yavrucum.

Bendeki değişiklikler:

6. aylarda başlamış olan bel ve sırt ağrım şu sıralar iyice tavan yapmış durumda. Oturarak uyuyorum artık -evet oturarak uyumak, yatak başlığına yastıklar koyup uyuklama vaziyetiyle oturur pozisyonda kafanın yaşlılar gibi  bir o yana bir bu yana düşmesiyle birlikte gerçekleşen uykuya dalma hâli- çünkü yatınca bizim cüce acayip hareketler yapıyor, resmen uyumamam için içerde oyunlar oynuyor, taklalar atıyor, açma/germe, aikido, kickbox tarzı şeyler yapıyor, sırf  ben uyumayayım diye mi yapıyor ki,  anneye böyle zulum çektirmece tam da uyumam gereken saatte hiçte olmuyor, hacı yatmaz gibi evin içinde sürekli dolanıyorum. Aslında bu durumun bilimsel açıklaması var, o da şu ki; bebek gelmeden önceki uyuyamama vaziyetleri bebek geldikten sonraki oluşacak uykusuzluğa hazırlıyormuş vücudu.. Tey allam..  E tamam o zaman çekerim bende paşa paşa uykusuzluğumu şimdiden bari doya doya uyuyalım değil mi hey gidi hormonlar heeey.... Kasıklarıma baskı artık yatakta dönerken ya da otururken daha belirgin. Bu haftaya 8-9 kilo almış olduğum için hareketlerimde pek kısıtlanma yok ama mutfakta çok ayakta durunca sırt ağrısından geberiyorum. Zaten 8. Ayıma girmek üzere bir hamile gibi durmuyorum dışardan, herkes hala hayretler içinde bu nasıl hamile diye bakıyor.  Suratıma bir hamile ifadesi bile yerleşmedi yahu.. Bari o olaydı azıcık... Bir de yere oturdum mu artık desteksiz kendi kendime kalkmaya çalışmam var ki evlere şenlik o halim, ayakkabı bağlamak ve çorap giymek zaten ayrı bir olay. Bu fotoğrafta dünyalar kadar çıkmış karnım -kocacımın yukarıdan fotoğrafı çekmesinden mütevellit- ama gerçekte bu kadar büsbüyük gözükmüyor.



Bebekimizin eşyaları da ütülendi benim hastane geceliklerim, eve geldiğimde giyeceğim kıyafetler hepsi hazır. Bir de oysho'dan çok tatlı ponponlu terlikler buldum, onları da lohusa terliği yaptım :) ama hala bir hastane valizimiz yok, onu ayın 15'inden sonra hazırlamamız lazım. Zaten çok eksiğimiz kalmadı, hafta sonu kocacımla hayatımızda ilk defa bebek bezi alışverişi yapmış olduk, 1 numara bebek bezi aldık çok yüklenmeyin 1 numaralı beze dedi bilenler, bizde şimdilik iki paket aldık. Aslında daha fazla gerekir günde 10 defa altını değiştireceğimizi düşününce bez biterse elbet almaya giden birileri olur, bez heryer de var artık ne de olsa.

Bu haftalık bu kadar, önümüzdeki hafta bizim cüceyle doktor randevusundan bahsetmiş olacağım çünkü bunu yazıp yayınlamaya karar verdiğimin ertesi günü doktora gitmiş olacağız ve ben yine çok heyecanlı olacağım ...

Bizi takip etmeye devam edin efeemmm...
Gizmo ve Minik Cüce

 

 

 

25 Kasım 2013 Pazartesi

Gizmo'nun Hamilelik Günlüğü 29.,30., ve 31. Haftalar


Merhabalar...

Zaman yaklaştıkça hiç yazamaz oldum. Bir türlü toparlayıpta girişemiyorum yazmaya...  doğum zamanın yaklaştığını düşününce daha bir heyecanlandığım için yazamıyorum galiba. Zaten 30'lu haftalara geldiğime inanamıyorum.  Zaman şaka gibi geçip ilerliyor. Bunları yazarken bir kaç hafta daha sonra geçtikçe minik noktamızı sağlıkla kucağımıza alacağız inşallah. Geçirdiğim üç haftamı anlatıcam şimdi...

29. ve 30. Haftam

Bu haftada en net farkettiğim şey bizim küçük dürtükçünün hıçkırması oldu. Hıçkırdığını nasıl anlıyoruz peki diye sorarsanız, ritmik olarak minik hareketlerle pıt pıt pıt yapıyor içerdeki...Günde nerdeyse 3-4 defa hıçkırıyor bide baya uzun sürüyor çok komik :) genelde ben birşey içtikten sonra hıçkırmaya başlıyor sanki. Hıçkırması nefes egzersizleri yaptığının bir  göstergesiymiş aslında, akciğerlerine egzersiz yaptırıyor bizimki, dışarıda daha rahat nefes alması için.

Uzun zamandır kasılma yaşıyormuşum ben bu arada...kasılmayla ilgili pek çok şey okudum, duydum hiç biryerde kasılmanın nasıl olduğu yazmıyordu ya da ben anlamadım bilemiyorum...  7 ve 5 ay önce doğum yapmış anne arkadaşlarım Gülçocuğum ve Emel'den öğrendiğim kadarıyla efenim kasılma; aslında karnın bir anda taş gibi sertleşmesi, sanki içerdeki bebeğin karnından çıkmak istermiş gibi karnının bir anda bir kaç saniye semsert olması. Bu bende oluyordu ara ara ama ben buna kasılma dendiğini bilmiyordum meğer meşhur kasılma olayı buymuş :) kasılma çok sık olduğunda tehlikeli tabiki.. Yani  beş dakikada bir, yedi dakika ya da on dakikada bir gibi... Çok sık olmadığı için bende herhangi bir tehlike yok. Ama çok yorulup yürüyünce karnımın alt bölgesinde vajinal bölgeme doğru korkunç bir baskı hissediyorum.

Özellikle 29 haftalık bir hamile olarak Eminönü'ne alışverişe gidip enkaz şeklinde gelmemle o gün iyice ayyuka çıktı bu baskı hissi.. E bebiş büyüdü tabiki artık. Ama ben yorulup yorulmadığımı bu baskı olana kadar anlamıyorum :S normalden çok daha enerjiğim, sürekli evin içinde bir şeyler yapıyorum. Ama Eminönü'ne tekrar gelirsek, ecnebilerin dediğince Baby Shower yapmaya karar verdik, bizim dilimizce Bebek Partisi ya da karnı burnunda partisi ... hem parti alışverişini hemde hastane için pijama, gecelik, emzirme sütyeni, emzirme atleti gibi daha bana almadığımız eksikler vardı, onun alışverişinide tamamlamak üzere internetten  yaptığım araştırmalar doğrultusunda sabah yola koyulduk. İyiki de erken gitmişiz yoksa işimiz akşama bitmezdi bile, deli danalar gibi gezdik, baktık, aldık, kafam artık son saatlere doğru öyle bir durdu ki ne düşünüceğimi  şaşırdım, eve nasıl giderim falan hepsini unuttum :) Yine de çok iyi dayandığımı söylediler herkes pert olmuş ben hala şuraya da bakalım diyebiliyordum mesela :) çok güzel şeyler bulduk o hengame içinde, gelmişken hastanenin ilk günü için de lohusa bardakları, kapı süsleri, kapı tülünü de aldık. Eve geldiğimde o kadar mutluydum ki hem aradıklarımızı bulmuştuk hemde ayaklarımı artık rahat rahat dikecek yer bulabilmiştim :)  Bebek ve anne partisi içinde arkadaşlarımın yardımıyla hazırlıklar devam ediyor. Ayrıntılar daha sonra ;)

Bu hafta içi de bebekimin  Eylem ve Merve teyzeleri geldiler bize ;) evlendiğimden beri hep gelecekler ama bu hafta kısmet oldu nihayet... Karate kid'in baykuş temalı odasını da gördüler böylelikle... Baykuş teması fırtınası esiyor bizim çocuğun odasında ... Baykuşlu bir patikle başladı herşey, sonra İkea'nın koyu renkli baykuşlu perdeleri, baykuş duvar sticker'ı, baykuşlu nevresim takımları, baykuşlu saat derken çokta güzel oldu sevimli odası ;)

31. Haftam

Baykuş baykuş derken 31. Haftadaki ultrason fotoğrafımızda da 1.600 gr'lık minik ama koca gözlü bir baykuş gördük böylelikle, bide doğduğunda uyumazda bizi  uyutmazsa tam bir baykuş ailesi olacağız :) Gözleri benimki gibi büyük, rengi de babasının gibi mavi olsun istemiştik tam da bana benzeyen bir surat gördük ki her defasında daha da netleşiyor sanki bana benzerliği, gözleri de mavi tutturursak bir biscolata erkeği çıkar bizden ;)) .. Çok garip bi durum,  içindeki minik noktanın büyüdükçe sana benziyor olması... Son doktor görüşmemizde bebekimizin kafası yukarda, erken doğum riskim bulunmuyor. Ben 3 haftada sadece 1 kilo alarak şuan 58 kiloyum. Toplamdaki üç haftama bir fotoğraf koydum çünkü halimde pek bir değişiklik yok. Dışarda görenler ya da bebek alışverişlerinde mağazada çalışan kızlar 5-6 aylık hamile sanıyorlar.



Karate kid çocuğumun bu haftaki hareketleri artık iyice sert olmaya başladı ve her zamankinden daha fazla hareket ediyor günün belirli saatlerinde... Kaburgalarıma biryerlerinin gelmesi oldukça canımı acıtıyor. Dürtüyorum o zamanlar aşağıya insin diye ama banamısın demiyor kendisi saolsun ;) bir de nefessiz kalma olayım olmasa tam süper olucak, bebek aşağı doğru inince daha da rahatlayacağım. Ama karnımdaki hareketlerini izlemek o kadar güzel ki her gün defalarca hareket etmesine rağmen bakmaktan hiç sıkılmıyorum ve hep şaşırarak izliyorum. Çok hoşuma gidiyor. Sanırım doğduktan sonra en çok karnımda hissettiklerimi özleyeceğim. Ruh halimden de bahsetmek gerekirse çok daha sakin geçiriyorum bu zamanlarımı ama her gün bişey için muhakkak ağlıyorum, ağlıyacak bişey illa ki buluyorum :) Sevgili kocacım alıştı artık hiç birşey demeden sadece sarılarak ağlamalarımın geçmesini bekliyor ::)

Oda hazırlıklarımız da hala devam etmekte.. Çamaşırları yıkandı yarısı ütülendi, odasının şekli son halini aldı çok şükür :) odasının ışığını da dimmer'lı yaptık, doğrudan ışığın gözüne gelmemesi çok daha sağlıklı.

Yazımı gebelik günlüğünü takip ettiğim blogcuanne.com'daki yase' nin yazısının en katıldığım, en hak verdiğim bölümüyle bitirmek istiyorum. Buyrunuz efenim: Yase benimde duygularıma tercüman olarak der ki: "İnsan hamilelik gibi zor bir süreç geçirirken istediği gibi şikayet etme, sinirlenme ve sızlanıp güçsüz olma hakkına sahip olmalı!

Yani etrafındaki koca, anne, yakın arkadaşlardan oluşan aile kadrosu, bu hakkı sana tanımalı ve bir süre için her şeyi alttan alıp, katlanmalı! Hamile kadın, hamilelik travmasıyla öylesine aklını oynatmışken, kendi hamileliğinden daha beter örnekler verenler, sen dur daha bu bulantılar ne ki bir de kusmaların başlasın, bir de bebek doğsun sen o zaman gör diye gerçekçi olduğunu sanan gevezeler, sızlanmana katlanamayıp ya da çok erken sızlanmaya başladığını iddia edip akıl verenler, az önce bahsettiğim aile kadrosundan hamilelik boyunca atılmalı! Hamilelik sonrası allah kerim!

Benden size tavsiye sayın okuyucu; Siz siz olun hamile olan hormomanyak kadına; “güçlü ol azcık canım”, “ee annelik o kadar kolay değil, bak gör daha ne kadar zorlanacaksın”, “sen de iyi ki hamilesin”, “hamilesin sen canım hastalık değil ki bu!” gibi saçma sapan, akla sığmaz şeyler söylemeyin! Valla bence bu sözlere karşın aklının bir kısmı geçici bir süre için devre dışı olan gebe kişisi katil olsa, mazereti var! Madem bu lafları ettin, kaç, koş, kurtul!

Hormonları boyunu geçmiş hamile kadına destek olunur, geçecek denir, geçecek deyince geçmiyooorrrr diye çemkirse de boşverilir, anlıyorum denir, sarılınır, öpülür, ağlarken burnu silinir, şefkat gösterilir, özetle herşeye “he” denir. Bunları yapamıyorsanız da basılır gidilir arkadaşım! Hamile kadın kişisinde mantık, sükunet, olgunluk aranmaz! Hamilelik süreci ne karşıdakine haddini bildirme, ne akıl verme, ne de çekişme süreci olabilir! " 
Diyerek copy/ paste yapıyorum başka da bişey demiyorum  :)

Bizi takip etmeye devam edin ;)

Gizmo ve minik dürtükçü

3 Kasım 2013 Pazar

Gizmo'nun Hamilelik Günlüğü 26. 27. ve 28. Haftalar



Merhabalar ...
Yine uzun zamandır yazamadığımı düşünmeyin bendeki unutkanlık ve dalgınlıklar feci derecede devam ediyor. En son yazdığım yazımda Cumartesi günü glikoz testimiz var demiştim. Doktor randevumuz olduğu günün gecesi heyecandan uyuyamıyorum, doktora girince de alık oluyorum :) Bebekimizi görünce çok heyecanlanıyorum, kalbim boğazımda atıyor sanki ve ellerim bumbuz oluyor. Anne-bebek buluşması işte :)

İlk olarak doktor randevusundan bahsetmek gerekirse, glikoz testinden önce ultrasona girdik, bizim minik nokta kocaman olmuş ki artık :) Kendisi  1 kilo 50 gram ve 28 Haftalık... Evet 28 hafta... Ben 26. Haftamda olduğumu sanarken doktorumuz 28. Haftadasın deyince şaşırdım tabiki. Ama dedim saf saf ben 26. haftamda olduğumu sanıyorduuumm :s Böylelikle 3. Trimester'a hızlı bir giriş yapmış oldum farkında olmayarak :)

Bebekimizin 28. haftamızda sağlığı ve kilosu yerinde, dayısı da ilk defa yanımızdaydı bizimle, doktorumuz dayıya özel ayrı bir fotoğraf çıkardı :) Bu gördüğümüzde bi değişik geldi bizim zıpırtık bana, hatta doktora da dedim -bi çirkin olmuş sanki bu çocuk- diye, -Brad Pitt mi bekliyorsun Gizem'cim- dedi :)  E evet canım olabilir, eli yüzü düzgün insanlarız bizde ne de olsa ;) Zıpzıp karnımda düşünme pozisyonundaydı bu sırada, eli yüzünün yarısında yine aynı babası gibi yatıyor. Doktora azcık şikayet ettim onu, çünkü o kadar fazla hareket ediyor ki, acaba rahatsız mı orda diye düşünüyordum. Karate Kid olması sebebiyle gerçekten uykuya dalmakta güçlük çekiyorum, uyurken de uyandırıyor birde ;)  Reflü ve mide yanması belası daha da şiddetli olarak geri dönmüştü zaten onun içinde doktor Gaviscon Likit verdi. Artık mandalina da yiyemiyorum, anında mide yanmasına dönüşüyor.

Tansiyonum ve kilom ölçüldü. 1 ay da 2 kilo almışım ve 57 kiloyum, gayet dengeli gidiyorum şu ana kadar. Genelde son iki ay kala çok  kilo alırsın diyorlar ama görücez bakalım, bilemiyorum.

Glikoz testine gelirsek, doktorda sıra beklemiş olmamız sebebiyle (önceden söylemediğim için glikoz testine gireceğimi) geç uyanmış olduğuma dua ederek neredeyse öğlen 12 gibi şekerli suyu içmiş oldum. Tadının ne kadar kötü olduğunu, içerken kusanlar olduğunu falan duymuştum ama ben vallahi de bir kaç yudumda çoktan rahat bi şekilde çabucacık içtim. Gittim hemşirenin yanına dedim bi bardak daha var mı bu şekerli sudan :) yok artık canım, hem hızlı içtiniz hemde bir daha olsa içermisiniz yani dedi, eveeettt dedim gayet güzeldi tadı, bunca yıldır burda çalışıyorum ilk defa biri böyle bişey söyledi diyerek gülüştük :) orda içmeye çalışan hamile daha vardı, galiba kusucam diye diye içmeye çalışan, allah allah dedim herhalde bende bir gariplik var, sevgili kocacım evet tabiki de sende gariplik var diyerek, normal dışı bir insan olduğum bir kez daha kanıtlandı :)  Hemen şeker yüklemesinden sonra ve iki saat başı kan alındı benden, açlıktan gebermek üzereyken nihayet hastanede bitti işimiz. Sonuçları da Pazartesi aldım, gayet güzel, alt sınırda bile değilim. Çok mutluyum bu yüzden. Şeker çıkar diye korkuyordum nedense. Böylelikle son önemli testimizde bu hafta yapılmış oldu. Randevularımız üç haftada bir'e düştü. Doktorumuz bizi üç hafta sonra 15 Kasım'da görecek.


Bu arada özel bir hastanenin doğuma hazırlık kursu başladı. 5 hafta her Perşembe sürecek olan kursun ilk haftasına sevgili kocacım yetişemeyeceği için kardeşimle gittik. İlk defa bu kadar çok hamileyle bir aradaydım :) Dr. Serkan Bey "Gebelikte Fizyolojik Değişimler" adlı konu başlığıyla başladı anlatmaya... Gebelikte düşük tansiyon normalmiş mesela bunu bilmiyordum, eğer yüksek çıkarsa (max. 14) tehlikeli olabiliyormuş. Gebeliğin erken dönemlerinden itibaren hareketsiz kalmamamız gerekiyor tabiki. 34. Haftadan itibaren karında geçmeyen şiddetli kaşıntılar varsa doktora haber verilmeliymiş. Kramplardan şikayetçi biri olarak kramplar konusunda yapılacak pek birşey yok dedi doktor, Magnezyum alınabilir ya da masaj uygulanarak azaltılabilir dedi. Krampların normal doğuma olumsuz bir etkisi de yokmuş. Bu arada bol bol sezaryen'in propagandasını yaptı ya da kardeşimle bana öyle geldi!!!  Sezaryen'in avantajlarından çok fazla bahsetti, hatta sıkıldım, bitmeyecek mi acaba bu konu dedim bir ara... Genel olarak diğer konularda güzel geçti. Soru-cevap kısmı çok faydalı oluyor.

Geçtiğimiz haftadaki önemli ayrıntıyı da unutmayalım tabii, oğlumuzla birlikte ilk defa 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutladık. Biz nerdeyse üç senedir Bağdat Caddesindeki fener alayına katılma hayalleri kuruyorduk fakat bir türlü olmuyordu. Geçen sene tam ne güzel gidicez artık derken ben birden ateşlendim ve 28 Ekim gecesi hastanede serum yemekle meşguldüm :(

Bu sene hiç hayal kurmadık ve nihayet gidebildik kutlamalara :) inanılmaz kocaman bir kalabalık ve coşku vardı bu yıl ilk defa bu kadar büyük katılım olmuş. Gezi Parkı olaylarından sonraki ilk Cumhuriyet bayramı olması sebebiyle de herkes sokaklara dökülmüştü gerçekten. Tepkiler büyüktü ve herkesin canına tak ettiği belliydi. Hatta caddede olan bazı arkadaşlarımızla haberleştiğimiz halde buluşamadık bile. Bizim zıpzıp'ta kutlamalara karnımdan sessiz tekme sloganları atarak destek verdi ;) Nice Cumhuriyet Bayramlarına artık bundan sonra çocuğumuzla,sevdiklerimizle, özgürlüğümüzle beraber... Cumhuriyet'in 100. Yılında bizim bebek 10 yaşında koca dana olucak :)

Bu arada bebek odamızın hazırlıkları bitmek üzere. Minik noktamızın çok bir eksiği kalmadı gibi birşey. Önümüzdeki haftalarda Eminönü'ne gidip hastane odası, baby shower malzemelerini de almak istiyorum, havalar daha kötüleşmeden, benimde yorgunluğum had safhaya ulaşmamışken. Kıyafet işi tamamen bitti, daha artık kıyafet almayacağız. Zaten kıyafetlerinin, bezlerinin falan düdük gibi dolaba yetmeyeceğini düşünerek üç sepet çekmeceli, gerektiğinde oyuncak dolabı olarakta kullanabilecek olan minik bir şifonyer daha aldık, evimizin herşeyi İKEA'dan :)  Bazı kıyafetlerini bebek detarjanıyla yıkadım ve annemle çılgın, tatlı arkadaşı Müjde ablam gelip ütülediler bile, evde dağ gibi duran gömlek ütülerini bile halletti saolsun:) Müjde ablama burdan da sevgilerimi yolluyorum ;)  kıyafet olayında bu ütülenenler daha başlangıçtı pek tabiki... Daha bir sürü yıkanıp ütülenecekler var, yavaş yavaş onları da yapacağız.

Ben yine çok yazdım ama 2 haftayı kafadan atlamış olduğum için,  malum hesap yanlışlığı :)

Böyleceee bu yazıyla 2. Trimester'ım, hamileliğin balayı dönemi dedikleri dönem son bulmuş doğuma artık daha da yaklamış oluyoruz. Son trimester nasıl geçecek merakla haftalarımı bekliyorum. Bu yazıyı yazarken 29. haftama girdim bile sanırsam galiba :)))
Bizi takip etmeye devam ;)

Sevgiler,
Gizmo ve Karate Kid Oğlan ; )


 

 

22 Ekim 2013 Salı

Gizmo'nun Hamilelik Günlüğü 24. ve 25. Haftalar


Merhabalar...

Araya Bayram o, bu, şu, ayy fotoğraf çekilmedim, yok şimdi üşendim yazamam derken iki haftayı daha geride bıraktık.

Artık birşeyleri unutmaya ve "bebeğinizi beklerken sizi neler bekler" kitabındaki 6. Ay hamilelik açıklamasında yazan cümleye göre - mantık dışı davranışlar- yapmaya o kadar alıştım ki :) gerçekten bu aralardaki durumum tamamen böyle, sürekli birşeyleri yapmayı unutuyorum ve cidden mantık dışı hareketlerde bulunabiliyorum. Mesela geçtiğimiz akşamlarda elektrik çarpması gibi :) gittim elimi sanki bile bile isteyerek elektriğe soktum, hiç aklıma gelmedi mutfak aspiratörü'nün ışığının yuvasına parmaklarımı sokunca elektrik çarpabileceği.. Halbuki elektrik işlerinden de anlarım(anlardım bir aklım gitmeden bir 6 ay kadar önce :) neyse sağ kolum hafif felç halinde bir müddet kaldıktan ve ben biraz korkudan ağladıktan sonra - bebeğime bişey olmuşmudur kocacıııımm:( ? "yok biraz saçları elektrikten diken diken olmuş olabilir içerde" cevabıyla birlikte halime gülmemizle olayı unutmamız bir oldu :) Miyop olan ve yıllardır lens kullandığım sevgili gözlerimde uzağı iyice göremez oldu ayrıca. Bir de sürekli tuvalete çıkmaya başladım. Ne içersem içeyim biraz sonra hooooppp tuvalete...

Bayramdan önceki ctesi evlenme yıldönümü yazımda bahsetmiş olduğum tanıştığımız unutulmaz mekanımıza gittik :) en son benim uğradığım zaman mide bulantısı ve yorgunluk eşliğinde yine de herşeye rağmen gezi Parkı'na gittiğim zamandı. O zamandan beri gidememiştik pek sevgili kocacımla birlikte Pendor Corner'a... Özlemişim orayı... Gittiğimiz akşam en hoşuma giden tanıdığımız herkes ama herkesin karnımı sevmesi oldu :) gören sevdi, eğildi öptü, kulağını dayadı, bizim zıpzıp kulaklara iki tekme atmayı ihmal etmedi :)  ilk defa hamile karnına dokunanlar benim karnıma dokunmuş oldu, hamileliğin beni daha güzel yapmış olduğunu söyleyenler oldu, bu özel ilgi ve alakadan pek memnun kaldım vallahi, bayılıyorum karnımı ve bebekimizi içten seven insanlara ... sevgi yumağı halinde geç saatlerde ayrıldık ordan, çok iyi geldi pozitif insanlar içinde olmuş olmam. Ama karnımda o kadar sevimli geliyor ki bana bile, hep elim karnımda hep minik noktamızı seviyorum, okşuyorum, konuşuyoruz babasıyla, tekmelerini hissetmek zaten harika ama içimde bir karate kid, bir ahtapot, bir sporcu mu, futbolcu mu desem artık bişey büyüyor, tekme yumruk, muhtemelen kafa atma şeklinde :) uyumakta güçlük çekiyorum çok hareket ettiği için. Nasıl pozisyonda yatsam bilemiyorum. Gün içinde de eğer çok yürümüşsem ya da evde fazla ayakta durup iş yapmışsam ertesi sabah ahh belim, sırtım diye uyanıyorum.  Sevgili oğlumun keyfi yerinde gayet ama onu biliyorum ;) genelde sesime ya da dürtmeme tepki veriyor, o zaman işte bir an önce çıksa da görsek, sevsek diyorum.

Bayramda aile ziyaretleri yaptık. Babaannemiz, halamız, büyük teyzeler, enişteler, anneanne/dedemiz, dayımız, büyükanne ve büyükbabamız, büyükteyzeannemiz ;) herkesi gördük,konuşma seslerini, gülmelerini dinledik,  şimdilik oğlum karnımda bayramlaştı büyükleriyle :) Saolsun beni de unutmamışlardı halamızın ve babaannemizin bayram hediyeleri olan hamile kıyafetlerini pek sevdim.

Odamıza yeni eşyalar almaya da devam ediyoruz hızla ve dayanamayarak. En son aldığım, indirimde olan ve uzuuuuunn/deriiiiiinnn araştırmalarım sonucu almaya karar verdiğim Avent'in Natural tekli elektrikli göğüs pompası oldu. Evimize çok yakın olan Hello Baby Mağazası'ndan aldım. Medela'yla Avent arasında kalmıştım ama Aventle ilgili daha çok olumlu yorum okudum internette. Bir de hediyesi vardı yanında, göğüs pompası alan ilk 50 kişiye Ayşe Öner'in "Hamilelik Doğum ve Bebek Bakım Kitabı" hediyeydi, istiyordum bu kitabı almak zaten. Ne hikmetse istediğim kitaplar bir şekilde gelip beni buluyor, ne güzel :)

Hello baby'den küvet, maşrapa, küvet filesini de aldık. Şimdi yeni fileler çıkmış yumuşak minder gibi içi minik minik strofor. Minder gibi de kullanıp küvetin tabanına da koyarak yıkanabiliyor bebek. Gerçi suyla temas etmesi çok daha iyi ve rahatlatıcı bebek açısından. Sonuçta sürekli suyun içinde olduğu bir ortamdan çıkıyor.

Zıpzıpın odasının şekline karar verememiştik bu hafta onun da tekrar yerini değiştirdik. Şimdiki hali biraz daha iyi oldu sanki. Ama yine her an değişebilir :) Halamız sponsorluğunda alışverişimiz bayramda da devam etti. English Home'a girelim neler var diye bakalım dedik, çok güzel nevresim takımları, yatağın parmaklıklarına takılan yatak koruyucularından, yastık kılıflarından aldık. Hepsi çok sevimli baykuş temalı ;) Uzun zamandır da dümdüz, desenli olmayan, beyaz tül arıyordum. Perdecilerin hepsinde hep cicikli bicikli illa desenleri olan tüller var. English Home'da tam aradığım tülü de tesadüfen bulduk sipariş ettik, 20 gün içinde gidip alacağız. Böylelikle tül işini de halletmiş olduk.  İdil Baby'den de yumuşacık, şık bebek battaniyesi ve banyo havlusu takımından aldık. Penye battaniyelerinin çok kullanıldığını okudum, o yüzden mümkün olduğunca %100 pamuk  penye battaniye depoluyoruz. Yavaş yavaş eksiklerini gideriyoruz böylece, daha alınacak şeyler var ama daha zamanımız da var, acele acele yapmaya gerek yok. Satıcı kızın dediğine göre  millet doğumuna son 10 gün kala gidip perde siparişi verebiliyormuş mesela :) böyle rahat insanlarda var.


 
Ayrıca kendime de ilk defa hamile alışverişi yaptım :) Şimdiye kadar normal ama bol kıyafetlerimi giyebiliyordum ama şu son bir kaç haftadır giyebildiğim şeyler baya azaldı, hatta fotoğraflarıma dikkat ederseniz genelde aynı kıyafetlerle geziyordum. Sevgili kocacım bana sürekli kendin içinde alışveriş yapman lazım dese de ben artık ikinci derim olarak atadığım taytım ve bol penye üstümü giymeye inatla devam ediyordum. Normal külotlu çoraplarımda aslında hala oluyor ama biraz sıkışık hissediyorum. O bana sevimsiz gelen anne karnına denk gelen bebek resimleri olan herkesin giydiği hamile tişortlerini de hiç sevemedim. Acayip itici geliyor bana. Hamileysen hamilesin zaten belli oluyor, bir de o bebekli tişörtü giymenin ne manası var anlayamadım. Kışın da ne giyerim acaba diye düşünürken aslında kışlık hamileliğime uygun normal kıyafetim çok var, ya taytla ya çorapla giyerim dedim ve hamile çorabı, GeBe Mağazası'ndan siyah hamile taytı aldık. Başka diğer çirin kıyafetlere bakmadım bile. O hamile taytı ne rahatımış arkadaş, gece/gündüz , yatarken bilem giyerim. Hamile külotlu çorabını daha denemedim. Ama eminim o da çok rahattır.  Buyrunuz iki haftaya iki fotoğraf hemde bir tanesinde görünüyorum :)


                                

Bu 9 günlük tatilimizin devamında bol bol DVD film izledik. Resmen izleyemeyeceğimiz günlerin acısını çıkardık :) Normalde ben günde iki film izlemem ama iki günde üç film izlediğimiz zaman bile oldu. Evde boş boş aptal kutusu televizyona bakmaktansa film izlemek kesinlikle çok daha eğlenceli daha dinlendirici.

Önümüzdeki haftasonu Cumartesi günü doktorumuzla randevumuz var,  glikoz yükleme testi yapılacak ve bebekimizle buluşucaz.


Bizi takip etmeye devam edin ;) öperiz....
Zıpzıp ve Annesi

9 Ekim 2013 Çarşamba

Bir evlilik yıldönümü yazısı...

Bugün sevgili kocacımla evlilik yıldönümümüz... 2 yıl önce bugün, bu akşam bir gecede gelen kış mevsiminde, yağmurlu bir havada evlendik biz. İyikide evlendik.
Bu akşam 3 kişi yemeğe çıkıcaz hemde :). Kocacım bana sürpriz yapıp eve çok güzel, harika kokan, minicik ı love you yazan balonlu bir çiçek buketi ve yanında kırmızı kalpten oyuncak göndermiş. Her zaman düşüncelidir benim kocam... Bi tek senin mi kocan var, hepimizin var derseniz tamam hepinizin yine olsun ama ben hiç evleneceğimi bile düşünmezdim. Evlenen insanlarla tartışırdım bide üstüne. "Ne için evleniyorsunuz ki, evlenince ne oluyor, toplum baskısından kurtuldunuz mu demek bu yani, hemde bir insanla o kadar yıl ömür mü geçer, ben sıkılırım, her gün aynı kişiyi görmek sıkıcı değil mi?" Diye insanların başının etini yerdim :) yerdim diyorum çünkü bu kadar doğru bir insanı bulamamaktan korkuyordum hep,  hep güvensizlik vardı etrafımdakilere içimde ya da hep nasıl olsa birinden biri gider bu iş zaten biter deyip herkese fazla ilgisizdim. 
Ta ki bir akşam bir mucize olup, Taksim'de bir bar'da Barbaros -arkadaşlarının tabiriyle Barbi - adında biriyle tanışana kadar :)

O zamanlarda yeni açılan kocaman bir sinemanın ekip şefliğini yapıyordum. Vardiyalı çalışıyorduk iki şef olarak ve nerdeyse günün 13-14 saati ayakta olduğum zamanlar oluyordu. Gece çalıştığım zaman işimiz çok geç saatlere kadar sürüyordu. Yazlıktan 8-9 yıllık arkadaşım Erman'da bana hep bir bar var çok eğlenceli bi yer seni oraya götürcem deyip duruyordu e hadi dedim bi akşam gidelim. Böylelikle aynı mekanlarda aynı havayı solumuş olmanın başlangıcını yapmış olduk. 

Sonraki hafta başka arkadaşlarımla da oraya gittik ama çok geç saatte.. Herkesin kafasının iyi olduğu zaman diliminde, benim değil ama müstakbel kocamın öyleydi o zamanlar :) sonra baktım biriyle tanıştık...nasıl çok konuşuyor ama anlatamam, hem komik hem eğlenceli ama fazla konuşkan.. E bide çakırkeyif saatlerin etkisiyle o anlattı o gece biz güldük, bir yandan da içimden "aman ne çok konuşuyor yahu, bu kadar geveze erkeklerden hiç hoşlaşmam" deyip duruyorum. O gece isimlerimizi bile söylemedik birbirimize sadece öyle zaman geçti gitti evlerimize dağıldık.
Ertesi hafta yine gittim bir baktım o da orda ama saatler yine çakırkeyif saatler beni de hatırlamadı zaten derken biz neredeyse tam 4 kez tanışmış olduk :) en son telefon numarası isteme teşebbüsü erkek tarafından hemde artık ayık kafayla geldiği için "hayırdır 
numaranı sen ver ben seni geldiğimde ararım" diye atarlı ve nazlı bir giriş yapmış olduk birbirimizin hayatına böylelikle ;) 

Artık müstakbel kocacım beni zamanında adımı ezgi mi yapmamış, saçlarımı kıvırcık mı görmemiş, beni bar'ın kapılarında mı beklememiş...onları daha sonra arkadaşlarından öğrenecektim ;) 

En nihayetinde biz 12 Haziran 2010 tarihinde sevgili olma yolunda ilk adımı atmış olup, bir kaç ay sonra da tam aradığımız insanlarız diyerek evlilik kararı  zaten kendiliğinden verilmiş ve evlenmek aslında aynı evi  birbirini deli gibi severek ama sorumlulukları da paylaşmaktır diyen  iki insan olarak şuan huzurlarınızda karı-koca olarak bugüne ve bizi bekleyen daha bir çok güne ilerleyen şanslı ve birbirine deli gibi düşkün çiftiz.

Bizim o bar'da karşılaşmamız bir mucizeydi derim hep çünkü kendisi taaa Kanada'larda 12 yıl yaşayıp, babasının vefatı üzerine gelip, tam da taaaa oralara dönmek üzereyken beni bulmuş ve kandırmıştır efendim. Bana evliliği daha gencecik yaşımda düşündürüp evli bir insan haline getiren :)  ama her gün "iyiki de evlenmişiz ne de iyi etmişiz" dedirten insan kişisidir kendisi... Aramızda 11 yaş fark olmasına rağmen artık evliliği hiç düşünmeyen bir insan olarak bende onu kandırmışımdır ayrıcana :) 
 Komiktir çok, acayip eğlencelidir herseyden önce ve hala çok konuşandır :) mavi gözlü, sarışın erkekleri hiç beğenmem ııııyyyyy derken, kendisine beni aşık edendir, zekidir, akıllıdır, ama zekası okuduğu okullar çok iyi olduğu halde bir tek okullardan gelmez, hayatın içinde ayrı parlak bir zekası vardır onun, okulla zekanın bir olduğunu düşünen insanlar gibi değildir o, değişiktir, diğer erkeklerden farklıdır hep benim gözümde, çok iyi niyetlidir, kolay kolay başkalarına hayır diyemez, hem fedakar hem vefakardır, çok sever, sevdiğini de hemen belli eder, çocuklara bayılır, çok iyi yemek yapar, herkese gerektiği gibi hep içten davranır, akrep burcudur, hırslıdır, çalışkandır, fevridir bazen, birden sinirlenir sonra hemen anlar sakinleşir, ama genelde boşuna sinirlenmez sinirlendiğinde haklı yere kızar, zevklidir, renk körüdür ;),  hem mantıklı hem çok duygusaldır, ne kadar rahat biri gibi  gözüksede pipiriklidir, ses tonundan anında anlarım ne düşündüğünü neye üzüldüğünü, beni hep korur ama hep arkamda yanımda olur, o yanımdayken o kadar güvenli hissederim ki kendimi.. dünya yıkılsa umrumda olmaz çünkü o da yanımdadır ki  o anda zaten, kimseyi ve yapılan şeyi unutmaz bu yüzden "fil" derim kendisine, çünkü fillerin muazzam bir hafizası vardır, tıpkı 3 yıl önce tanıştığım, aklımdaki evlenip aynı evde yaşama fikrini bu kadar güzelleştirebilen yetenekli adamın hafizası gibi...
Her zaman en önce herşeyde aklıma, gözümün önüne kocacım gelir, sadece 2 yıllık evliyiz ama olay yıllarda değildir ki,  kalplerdedir... Kalpler, duygular uzun zamandır birlikteymişiz, uzuuunnn zamandır zaten birbirimizi tanıyoruz gibi...

Asıl en önemlisi 3 yıl önce o bar'da tanıştığım komik adam çocuğumun, ikimizin, aşk'ımızın bir parçasının babası :) çok iyi ve ilgili bir baba olacağını da o kadar iyi biliyorum ki... Hatta o kadar da şanslıyım ki sırf bu yüzden bile evlenilirdi bu adamla diyorum :) 

Sevgili çocuğum bu not sana : Doğduğun zaman çok mutlu bir ailenin içine geliceksin. Bizde bilmiyoruz neyle karşılacağımızı, sende bilmiyor olacaksın. Herşeyi bize öğreten anne-babalarımız gibi bizimde herşeyi öğretebileceğimiz bizden bağımsız, ayrı bir kişi olarak sen geliceksin. Bizim evimize, kucağımıza, hayatımızın tam ortasına geliceksin. Birbirini gerçekten çok seven, sevgisini de sonuna kadar önce birbirimize sonra sevdiğimiz tüm insanlara gösterebilme becerisine sahip insanlar olarak  senin anne- baban olacağız biz. Çocuk hayatı değiştirir hiç nefes alamazsınız çocuk yüzünden derler hep ya, nefes alamayan ailelelerden değil, birlikte nefes almayı bilen ailelerden olacağız. Seni emin ol o kadar çok ve karşılıksız seveceğiz ki... Sen sadece sağlıkla ve zamanında gel...

Hepbirlikte her zaman önce sağlıklı,mutlu, uzun bir hayat yaşamak dileğiyle... 
Son söz de babacığına...

Seni çok ama çok seviyorum kocacığım ... Her zaman da söylediğim gibi iyiki evlenmişiz yaşlı kurt ;) Daha nice evlilik yıldönümlerine...





8 Ekim 2013 Salı

Gizmo'nun Hamilelik Günlüğü 23. Hafta



Merhabalar...

Soğuk, buz gibi bir haftaya gözümüzü açtık. Resmen çizgi filmlerdeki gibi aniden çat! diye kış geldi. İki gün önce kısa kollu tişörtlere dolaşırken birden uzaylı gibi koca koca kabanları, montları giydik  :S  Mevsim değişikliğinden kaynaklanan ve genelde her sene yaşadığım nezle+alerji birlikteliğini bu sene de yaşadım çok şükür. Bu kış hasta olmayacağım diye kendimi şartlıyorum ve olumsuz düşünmemeye çalışıyorum ama birden başlayan, yalnızca iki gün süren, nerdeyse 200 kere şiddetli hapşırma ve burun silme kombinasyonundan oluşan hastalığım dağıttı beni. Doktorum çok mecbur kalmadıkça alerji hapı kullanmamamı söylemişti, mecbur kaldığım bir durum yaşadım ve alerjik insanların olmazsa olmaz haplarından bir tane kullandım fakat o bile kesmedi. Meyve yiyerek ve dinlenerek atlattım iki günde, nihayetinde.

Aynı hafta itibariyle babaannemiz yürüme zorluğundan kaynaklanan bir kalça ameliyatı geçirdi. Hastaneye onunla birlikte sabahtan gittik, ameliyathaneye girene kadar yanındaydık. Kalabalık, moral verici sevenleri eşliğinde başarılı bir ameliyat geçirdi. Ama hastane ortamına fazlaca dayanamayarak bundan sonraki günleri evde geçirdik, Zeynep ablasıyla beraber. Burdan kendisine tekrar geçmiş olsun diyoruz bebekimle birlikte...

Bu sırada da İkea'dan aldığımız oda takımının kurulumu yapıldı. Şapşahane oldu odamız :)) Bebek mavisi duvar rengiyle beyaz mobilyalar çok huzurlu görünüyor. Oda biraz büyükçe mobilyalarda biraz minikçe olduğu için şimdilik tam nerede duracaklarına karar veremedik. Her akşam ordan oraya değiştiriyoruz eşyaların yerlerini.. Bir karara varacağız umarım ;)

Odamıza sürekli yeni birşeylerde giriyor bu sırada ki girmeye de devam edecek. Gardırop'unun içi yeni kıyafetlerle dolmaya başladı. Yeni oda ve kıyafet kokusuna bayılıyorum. Daha doğrusu herşeyin yepyeni olmasına... Yepyeni bir hayata başlayacak olan bir canlı var içimde.. Ve nerdeyse hiç uyumayan.. Fetuslerin uyuması gerekmez mi halbuki.. Ama bizim kıpırdak hiç durmadan hareket ediyor içerde, artık alıştım diyebilirim ama Çoğu zaman uykuya dalmakta zorluk çekiyorum hemde daha 23. Haftamda hemde minik nokta daha 600 gr ağırlığındayken. E daha bunun bir kaç ay sonrası var o zaman ne yapacağım acaba ? Bu hafta itibariyle de bebekimin kulakları daha iyi gelişmiş durumda, artık yüksek sesleri daha iyi duyabiliyor. Zaten birlikte bol bol müzik dinliyoruz, ben şarkı söylüyorum. Kitap okuyorum o da duysun diye, sesli ve yeni odasında vakit geçiriyoruz.
Buyrun bu haftaki fotoğrafım -kilolu gibi çıktığıma bakmayın, sevgili kocacım fotoğrafımı alttan çekmeyi tercih edince hep böyle gözüküyorum-



Hareketlerim kısıtlı değil daha, ne de olsa hamileliğin ikinci trimesterı yani balayı dönemini yaşıyorum, bitmesine de çok az kaldı gerçi. Karnımın büyümesi bu hafta daha yavaşladı gibi, - iyikide yavaşladı, davul gibi gerilmesi çok rahatsız ediyor- kendimi minik bir fındık yutmuş solucan benzetmemi yineliyorum :) Arada bir nefes darlığı şikayetim oluyor. Bir de yemek yaparken ya da herhangi birşey için ayakta çok fazla duramıyorum. Hemen belim ağrıyor. Dinlene dinlene yapmaya çalışıyorum, salona gelip hemen ayaklarımı yukarı dikiyorum. Biraz fazla yorulduğum zaman gece uyuyamıyorum bu seferde bel ağrısından... Tatlı isteğim de ilk defa bu hafta ayyuka çıktı, buzdolabını açıp ne yesem diye düşünüyorum. Bizim minik kıpırdak - aslında ismi belli kendisinin fakat daha açıklamıyoruz - bazen göbek deliğimden fırlıcakmış gibi hareketler yapıyor. Karnımın şekli yamuk yumuk oluyor kafasını genelde sağ tarafımda hissediyorum, daha sert oluyor kafasının olduğu yer, koca kafalı yavrum benim :) babasıyla birlikte hayretler içinde seyrediyoruz.


Haftasonu büyükannemiz, anneanne, dede, dayı ve simge teyze geldiler bize, babaannemizi ziyarete gitmek için. Odamızı gördüler çok beğendiler, özellikle renkli kanepemizi her gelen çok beğeniyor, rahatlığı da fevkalade. Annemler gelince yine mobilyalar nasıl dursa diye fikir alışverişi yapmadık değil :)
 
Normal doğumla ve emzirmeyle ilgili genelde olumlu düşünceler ve annelerin mümkün olduğunca pozitif hikayelerini dinlemek istiyorum hamilelik sürecim içinde. Ama maalesef olumsuz anılarını anlatanlar oluyor. Bu düşüncelere de biraz tepki gösterince alınabiliyorlar. Oysa ki hamile olan ve normal doğum hayali kuran annelere biraz daha duyarlı ve dikkatli konuşmak lazım. Olumsuz ve kötü sonuçlanan hikayeler anlatmanın ne gereği var anlamıyorum. Zaten çocuk gelişimi mezunu olarak zamanında iyi, kötü çok doğum hikayesi dinledim ve fotoğrafları gördüm. Komşunun başına gelen olayları anlatmak yerine biraz daha annenin pozitif şeyler düşünmesini sağlamak ya da moral vermek bu kadar mı zor? ...Sonra da bizden güllük gülistanlık hamilelik geçirmemizi bekliyorlar. Ne kadar az kalabalık içinde bulunursak o kadar iyi bence hamilelik sırasında. Anne karnındaki bebek, annenin ufacık bir üzüntüsünden o kadar çok etkileniyor ki. Mesela bizim kıpırdak inanılmaz sert oluyor ve yukarı kaburgalarıma doğru baskı yapıyor ve çok fazla ama huzursuzca hareket ediyor, hiç durmadan tekme atıyor, oradan oraya yer değiştiriyor. Hangi pozisyonda olursam olayım ben tamamen sakinleşene kadar o da sakinleşmiyor. Bebeğime neden bunu yaşatıyım ki? İnsan böyle bir zamanda normalinden daha fazla hassas ve duyarlı. Daha farklı ve detaycı beyin yapısı hormonlardan kaynaklanıyor aslında... Etraftaki en yakınların bunu en iyi anlayanlar olması gerekir. Her zaman örnek aldığım ve 'inşallah bende ilerde onun gibi anne olurum' dediğim güzel annem ve beni en iyi tanıyan kan bağının hiç önemli olmadığını yine yeni yeniden hissettiren yakın kız arkadaşlar en moral verici insanlar olarak hep yanımdalar iyiki...

Haftanın süprizi ise;  Hülya Cinsçiçekçi'nin bloguna yazdığım yorumla birlikte yapılan random.org kitap çekilişinde uğurlu sayım, ayrıca doğum günüm olan 23. yorumcu olan bana,  okumayı çok istediğim kitaplardan biri "Yeni Annelere Mucize Çözümler - Tracy Hogg & Melinda Blau" hediye olarak geldi. Çok mutlu oldum. Çünkü ilk defa bi yerden bir hediye kazanmış oldum :) burdan kendisine süper hızlı gönderdiği kitabı ve ilgisi için ayrıca teşekkür ederim. Hemen okumaya başladım bile, gayet faideli bir kaynak olacağını düşünüyorum. Ayrıca normal doğum konusunda da olumlu kitap önerisi yapmak isteyen varsa çok sevinirim.

Şimdilik bu kadar.. Bizi takip etmeye devam (:

Hiç uyumadığını her geçen gün daha çok düşündüğüm Kıpırdak ve Gizmo :)

29 Eylül 2013 Pazar

Gizmo'nun Hamilelik Günlüğü 21. ve 22. Haftalar


Merhabalar...


Günlük değil haftalık bişey yazmak ne kadar zormuş aslında.. Halbuki ilkokul, ortaokul ve lise yıllarından kalma 10'a yakın günlük defterim var ve neredeyse her gün yazmışım..Ah ahh yine kalem, kağıt en güzeli işte... Bir türlü toparlayıp yazamıyorum kaç gündür. 22. Hafta’nın da yazma zamanı geldiği için 21. ve 22. Haftayı birlikte yazayım dedim. Bu hafta bir sürü yazacak şey var...


Hafta başında yani Pazartesi günü 20. haftadan sonra yapılması gereken Tetanos aşısını yaptırmaya sağlık ocağına gittim. Gebelik takibim için arayıp bilgi alan Özlem hemşireyle görüştüm zaten aşımı da o yaptı. Birde kilonı ölçelim dedi. O milattan önceki tartılardan vardı ve kilom 58 çıktı !!!!! N’ayır dedim N’olamaz çünkü bu yanlış tartı çünkü 2 hafta önce annemde tartıldığımda 54 kiloydum. 2 haftada 4 kilo almış olamam!!! Hadi 1 kilo daha fazla tarttığını hesap ederek 57 yazalım dedi hemşire, sinir olarak tamam dedim ama şaşırmıştım ve moralim bozulmuştu. Aşımı yaptırıp hemen eczaneye girdim bu sefer 55 çıktım.. Heh! dedim bu doğrudur ;) Zaten cuma günü doktorla randevumuz vardı orda da gerçek çıkacaktı ortaya.


Tetanos aşısının ağrı,sızı yaptığını okumuştum daha önce ama bu kadar da kötü olduğunu tahmin etmiyordum : ( o gece bana uyku haram oldu ve gercekten çok fazla ağrıdı kolum, bir ara acaba hiç geçmicek mi diye de düşündüm. Alerjisi olan bi insan olarak hapşurup sümkürmemde ertesi gün tavan yaptı. İki saat uyku uyuyup üzerine alerji eklenince mahvetti beni.. O sırada da bebekimizin odası maviye boyanıyordu içerde ;) bu hafta itibariyle boyası da hallolmuş oldu. Başta beğenmedim rengi çok koyu ve parlak, göz yorucu geldi, -kendim seçmiş olmama rağmen- ( sevgili kocacım renk körü çünkü :)) sonra boya kurudukça rengi kendine geldi ve gökyüzü mavisine dönüşünce bide her gün odaya girip gözümde alışınca beğeniyorum artık : ) Erkek çocuğunun odası mavi kız çocuğunun odası pembe olmalı diye bir takıntım asla yok ama mavinin yatıştırıcı özelliğinden dolayı mavi rengi seçtik. İyi mi yaptık, çocuk yatışıcak mı görücez :))


Odasının boyasını beklediğimiz için mobilyalarını almaya gitmemiştik. İkea'ya en gidilmememesi gereken bir günde - pazar günü tabiki - önce gidip bakmıştık neleri alırız diye ama herşey yağmalanmıştı nerdeyse... Hayalimiz en gidilmesi gereken zamanda gidip - hafta içi akşamı -sakince alışverişimizi yapmaktı ki, haftaiçi gidip onu da hallettik. Gardırop'unu, karayolasını, ilerde de onun boyuna uygun olabilecek olan şifonyerini, yatağını, perdelerini aldık çocuğumuzuunnnn :) bir de kanepe aldık odasına ki orda da oturup vakit geçirelim diye. Odası tamamlanınca fotoğrafını koyucam buraya. Şimdi önümüzdeki salı günü mobilyalarının kurulmasını bekliyoruz merakla...


Geldik haftanın en önemli konusunaaaa, bizim minik noktayı görmeye gittik cuma günü doktorumuza. Ayrıntılı ultrasonu vardı. İç organlarını bize teker teker göstererek ayrıntılı ultrason yaptı kendi doktorumuz. Herşeyi oluşmuş minik bebekimizin. Hayretler içinde seyrettik. Bunun için ayrı doktorlara gidenler varmış bu arada...inanılmaz paralarla bu ultrasonu yapan doktorların özel muayenehanelerine gidiyor insanlar... Zaten hamilelik, doğum, çocukla ilgili olan herşey bir ticaret olmuş durumda. Oysa herşeyin doğalı, abartmadan olanı güzel. Kendimiz nasıl yetiştiysek çocuğumuzunda doğal yaşamasını istiyorum mümkün olduğunca, ne kadar mümkün onu göreceğiz zaman ilerledikçe.

Ayrıntılı ultrasonda -ikinci düzey ultrasonda deniliyor- herseyi gayet normal çıktı. Hatta parmaklarını bile saydık doktorla :)

Bizim zıpzıp baya büyümüş yine bu arada. 503 gram olmuş kendisi, bende 55 kilo....Yüzünü pek fazla göstermedi, eli yüzündeydi hep ama görmeyi başardık yine de :) ve kendime benzeyen bir insan yavrusu fotoğrafı çıktı ortaya :) çok garip bi his, karnımda bir bebek var ve inanılmaz bir hızda büyüyor. şuan yarım kilo ama bütün organları oluşmuş, görebildiğimiz kadarıyla babasıyla bana benzicek, babası çok istiyordu çenesi, göz yapısı bana benzesin, istediği gibi de oldu şuan çenesinin bana benzediği teyit edildi... bende ona benzesin istiyorum ama çıkınca görücez tipini ya da doğuma yakın yine ultrasonda :) Şuan erken doğum riskimde bulunmuyor ayıca, çıkan değerlere göre, muhtemel doğum tarihini de verdi doktorumuz; 27 Ocak 2014.

Doktorla normal doğum yapmak isteğim üzerine konuşmak istiyordum bu görüşmemizde ama konuyu açmaya çalıştığımda bana konuşmamızın daha erken olduğunu yapılacak muayenelere ve doğum anına göre herşeyin değişebileceğini ama herşey normal gözüküyorsa zaten normal doğum olacağını, etraftaki doğum hikayelerini dinleyerek kafamı karıştırmamamı, çok merak ediyorsam kendisinin doğum yaptırdığı anneleri dinlememi söyledi. Bende fazla üstelemedim ama rahatça konuşamadığım için biraz rahatsız oldum. Doktoruma güveniyorum tabiki her halukarda ama o anda ben konuşmak istemiştim. Bu konu biraz aklıma takılarak ama mutlu bir şekilde çıktık doktordan. Bir ay sonraki randevumuzda şeker yüklemesi yapılacak.

Birde üç haftadır doğum fotoğrafçılarıyla hastanelerin doğuma hazırlık kurslarını takip ediyordum. İnternet araştırmalarım sonucu nihayet başlayacak olan kursu buldum ve kayıt yaptırdım. Ataşehir Memorial Hastanesinde 24 Ekim'de başlayacak doğuma hazırlık kursu. Şuanda da hâli hazırda yoga dersleri başlamış her Cumartesi sabahı ama onda kararsızım biraz. Önce kursu kocacımla birlikte dinleyip doktorlara soru sorma fikri daha cazip geliyor. Doğum fotoğrafçısı konusunda hala düşünüyorum daha erken fotoğrafçılarla görüşmek için fakat anne sabırsız :)

 
Bu iki haftayı yoğun ama verimli geçirmiş olduk böylelikle. Bir kaç saattir yazmaya çalıştığım bu yazıyı da nihayetinde tamamlamış oldum, şimdi huzurla önümüzdeki haftaya devam edebilirim :) Aşağıda - 1. fotoğrafta - minik suratın fotoğraflarını görebilirsiniizzzz....







Bizi takip etmeye devam....

Sevgilerimizle,
Gizmo ve Minik çeneli yavru ; )

 


20 Eylül 2013 Cuma

Gizmo'nun Hamilelik Günlüğü 20. Hafta


Merhabalar,

Bu haftamın yarısı internette araştırma yapmakla diğer yarısı da internettekileri canlı canlı görmekle geçti diyebilirim. Nasıl bir oda ? Yenidoğan bebeğe neler alınmalı? Anneye neler gerekli peki? Bu göğüs pompaları ne işe yarar?  Eskiden annelerimizin göğüs pompası yokmuş ne yapıyorlarmış... Süt gelmeme problemi yaşamamış mesela benim annem..ve kardeşimi de 4 yaşına kadar (evet yazıyla dört) emzirmesine rağmen ve bu sırada da çalışmış olmasına rağmen, göğüs pompası da neymiş, benim öyle şeye hiç ihtiyacım olmadı diyebiliyor. Şimdiki zaman anneleri de "aaaa ben göğüs pompasız, süt poşetsiz yapamam, çok lazım mutlaka al" diyorlar. Tabiki 27 yıl öncesiyle aynı değil şimdiki yaşadığımız zaman ama e memelerde değişmedi ki canım, 30-40 yıl önceki anne memesi neyse şimdiki anne memesi de aynı…

Önce bu hafta internetten bloglarda annelerin hazırladığı listelere baktım, bazılarını kendi listeme ekledim bazılarını gereksiz buldum ya da çocuk bi çıksın bakalım da ona göre alırız artık dedim. Ne çok şey var ama alınacak onu farkettim. Anne karnında ne güzel hiç birşeye ihtiyaçları yok, oohh ekmekte su da anneden geliyo zaten. İşte aslında yaptığımız, aldığımız herşey anne karnındaki gibi rahat edebilmesi için. Aslında anne karnı ne ne kadar basit bi düzenek gibi gözüksede aslında bütün ihtiyaçları orda karşılanıyor hemde koskoca 9 ay. Dünyaya gelince ilk 9 ay'ki ihtiyaçları hele oooo...Anne karnından çıkınca çocuk o yüzden sudan çıkmış balık gibi bir nevi... Anne karnındaki duyduğu o elektrikli süpürge gibi ses yok hatta tam tersi insanlar birde şşşşttt sessiz konuş, televizyonu açma, telefonun fişini çek, aman kapı çaldı ses çıktı diye teleşlanıyorlar. Oysa bebeğin zaten o seslere ihtiyacı var ki, anne karnını düşünsenize orda çocuk langırlungur sallanıyordu, dışardaki yüksek seslere ve damarlarımızdaki kan akışı sesine rağmen uyuyordu... Anne karnındaki bebeğin duyduğu sesleri anlamak istiyorsak, başımızı su dolu bir küvete sokup, musluğu da sonuna kadar açmamız gerekiyormuş, işte onun da duyduğu ses böyle birşeymiş. Düşünün bizi aslında ne kadar rahatsız ediyor, ama onu etmiyor, o aksine rahatlıyor. Ama çevremizdeki insanlar tam tersini yapıyor, sessiz olmak için çabalıyorlar, çocuk şimdi o kadar sese alışmışken şimdiki sessizlikte çıldırıp ağlamaları haklı ve doğal değil mi?

Listelerden bahsetmişken pek bahsedemedim ama gelicem yine o konuya da :)  aslında biz oda konusunda çok kararsızdık. Heyullaa gibi oda takımlarından olsun istemiyordum ben hep çıkarıp takılabilen, gerektiğinde lazım olmadığı düşünülüp atılabilen ya da başka işler için kullanabilen ve tabiki çok pahalı olmayan oda malzemelerinden alalım istiyordum. Bu anlattığım tüm özellikler İKEA'da vardı pek tabiki. Bebekimizin odası için finansal sponsor desteğimiz olan sevgili babaannemiz bize yardımcı olacağını söylediğinde çok sevindik ve biz bu işi İkea'dan hallederiz diyerek İkea'da karar kılmış bulunduk. Gittik baktık, gezdik, inceledik...bebek odası için çok fazla seçenek yok aslında, biraz daha büyümüş çocuk odası için seçenekler daha fazla. Ama olanlarda işimizi görecek cinsten. Bebek odası yapacağımız oda büyük ama odayı da çok fazla şeyle doldurmak istemiyorum. Böylelikle odayı nerden alalım düşüncesinden kurtulmuş olduk ama henüz almadık, çünküüü önce bizim zıpzıp'ın odası boyanacak ;) bu hafta beyefendinin çocuk odasına özel olan duvar boyalarından aldık. Çok tatlı bir mavi renk olacak . Odası boyandıktan sonra da yavaş yavaş mobilyalarını alıp eşyalarını da dizmeye başlarız.

Odasında duran eşyalar var bile aslında yine bu hafta çok sevdiğimiz arkadaşlarımız Pın, Bubu ve Derin oğlan ailesi, bize hayat kurtaran Stokke marka aynı zamanda oto koltuğu olarakta kullanılan ana kucağı ve evde kullanılan titreşimli, anne karnındaki rahat yatışı aratmayan bir ana kucağı daha, emzirme minderi, emzirme örtüsü, kanguru ve daha bir sürü lazım olabilecek şeyler verdiler. Onlar şuan odasında, yıkanıp lazım olduğunda kullanılmak üzere bekliyorlar.

Benim bu hafta kendi baktıklarım ise sevgili kocacım iş dolayısıyla yurt dışına gittiğinde annemle birlikte fırsat bulup baktıklarım oldu. Evlenene kadar yalnız kalmaktan çok memnun biriydim, daha da öncesi kardeşimle küçüklüğümüzde annem çalıştığı için, okuldan eve döndüğümüzde yalnız durabilmeye alışkın olduğumuzdan ve evde kendimizi hep oyalayabildiğimiz çocuklar olduğumuzdan, evde yalnız kalma gibi bir korkum hiç olmadı, hatta evde yalnız olmaya bayılırdım. Ama evlendikten sonra kocacım da işi gereği sık sık yurt dışı seyahatleri yaptığından evde yalnız kalma durumum oldu ya da olamadı. Çünkü artık gece tek başıma evde kalamıyordum. Böyle gereksiz bir ruh haline kapıldım. Aslında korkmuyorum yine ama ürküyorum.

Bu yüzden kocacımın bu gidişinde de havalimanı Avrupa  yakasında olduğundan anneme gitmeyi uygun bulduk. Hemde Forum İstanbul anneme çok yakın ordan da bizim kıpırdak'a bişeyler bakarım diye... Ayaklarımıza kara sular inene kadar bütün mağazaları gezdik, bazı kıyafetler halamız sponsorluğunda ve yenidoğan seti ve diğer araç-gereçler sponsorumuz da anneannemiz oldu böylelikle :))  Neler lazım olur bebeğe diye girdiğimiz ilk mağaza olan MotherCare'de Şeyma isimli kız bize çok yardımcı oldu birde sağolsun, mağazaya giderseniz Şeyma'yı bulun :) Aslında böyle upuzuuunn bir liste yapmaya gerek yok, öyle listelerle geliyorlarmış ki ve o kadar kaprisli hamileler varmış ki... Bir grup anne adayı; kayınvalide, baba, elti, gelin, görümce, bilimum kalabalık.. elinde bir liste, kenara oturup şunu şunu şunu istiyorum diye tüm malzemeleri sıralayıp, alınmasını bekleyip, çekip gidiyormuş, ayrıca bizimle bırakın muhabbet etmeyi bir dövmedikleri kalıyor diyor mağazadaki Şeyma, ben ne kadar kaprissiz, sevimli bir anne adayıymışım bunu da söylemeden geçmiyor :)

Bende normal sayılarda, normal fiyatlarda ve gercekten gerekli olacak şeyleri almak için listemi oluşturmaya başladım. İnternetteki bloglarda ya da forumlar çok kafa karıştırıyor ama genelde kullanılan markalar, gerçek ihtiyaçlar ve mağaza fiyatları hep aynı. Bir de bebeklerin çok çabuk büyüdüğünü göz önünde bulundurduğumuzda çok aldığımız eşyalar elimizde kalabilir.

Sevgili Başrol oyuncumuz esas oğlandan bahsetmemek olmaz. Minik nokta artık bir muz boyunda ama bacakları kıvrık olduğu için o kadar uzun durmuyor. 20. haftanın heyecan verici gelişmesi ise; babycenter.com'a göre; bebekimin dişleri çıkmaya başlamış. Bunlar diş etlerinin altında olduğu için bebeğin doğumundan 6-8 ay sonrasına kadar görünmezlermiş.  Ve yine bu hafta kendisinin ahtapotta olabildiği hissiyatını yaşadım içimde. Bir ordan bir burdan vura vura bir hal oldu evlatçım, hatta bütün mağazaları gezdiğimiz akşam evde hareketsiz dinlenirken :) bu çocuk alışveriş hakkında ne düşünecek acaba büyüdüğünde, merak etmiyorum değil... Karnım yamuk yumuk oldu vura vura, elimi nereye koysam ordan bir tekme, yumruk, dirsek darbeleri... Şimdi minik minik tatlı vuruşlar bunlar ama ilerde ne gibi yumruklarla karşılaşacağım merakla beklemekteyim efenim (: Yepyeni ve sürekli büyümekte olan karnımda aşağıda,bakınız.


Haftanın en güzel haberi : İzmir'de yaşayan en yakın arkadaşımlarından, akrabam ve aretim'in ;) uzun zamandır beklenen hamilelik haberini nihayet aldık. Kendisi an itibariyle 6 haftalık hamileee... İnanılmaz sevindim, çok mutlu oldum gerçekten. Azıcık uzakta olması hiç bişey değiştirmiyor, telefonla  desteklerim her zaman devam ediyor, edicek... Benden kurtulamaz :) Canım arkadaşım Çiğdemime burdan ağrısız, sızısız, kusmuksuz, sıkıntısız, harika, süper bir hamilelik diliyorum, gerçi biraz mide bulantıları olsun ilerde anlatacak gebelik hikayelerin olsun yahu :)) Ayrıca bir blog açmasını da tavsiye ediyorum, duyurulur...

Yine çok uzun yazdım (: Bizi takipte kalın, hoşçakalın....

Sevgilerimizle...
KıpırdakLa & Gizmo